"Şerler, kubuhlar, noksanlar ise hüsünlerin, hayırların, kemallerin arasında görülmeyecek kadar dağınık..." Şer ve çirkinlik, hayır ve güzelliğin yanlış kullanılmasından mı çıkar?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

"Kâinatta maksud-u bizzat ve küllî ve şümullü olarak yaratılan, ancak kemaller, hayırlar, hüsünlerdir. Şerler, kubuhlar, noksanlar ise hüsünlerin, hayırların, kemallerin arasında görülmeyecek kadar dağınık ve cüz’iyet kabilinden tebeî olarak yaratılmışlardır ki, hayırların, hüsünlerin, kemallerin mertebelerini, nevilerini, kısımlarını göstermeye vesile olsunlar ve hakaik-i nisbiyenin vücuduna veya zuhuruna bir mukaddeme ve bir vahid-i kıyasî olsunlar."(1)

Meselâ, yağmurdan meydana gelen akarsu devamlı dereden akıp gidiyor, gittiği yerlerde de güzel ve hayırlı işlere vesile oluyordu. Bu yüz yıllardır hep böyle devam eder iken, hikmetsiz ve tedbirsiz bir adam geldi derenin ağzına bir ev yaptı. Sonra o sel mutad olduğu üzere o dereden akarken, o adamın evini de alıp götürdü; içinde de çoluk çocuğu boğularak can verdi. Burada seli, hayır iken şer yapan, insanın kendi tedbirsizliği ve suistimalidir. Şayet ev o derenin önüne yapılmamış olsa idi, sel hayır üzerine devam edip gidecekti.

Halk ve icatta şer yoktur. Şeytanın dahi yaratılışı netice itibarıyla hayırdır. Mesela; insanlar öldürülsün diye bıçaklar yapılmıyor. Ancak bıçaklar insan öldürmeye müsait bir şekilde yapılmıştır. Bıçak kurban kesme gibi mubah ve meşru yollarda kullanılırken, öfkesine yenilip o bıçağı cinayette kullanan birisi de, onu hayır mecrasından çıkarıp şerre alet etmiş olur.

Hem sel hem bıçak şer noktasından ademî iken, insan onu suistimal ile vücudiye çevirmiş oluyor. Bu yüzdendir ki "Halk-ı şer şer değil, belki kesb-i şer şerdir." yani, "Şerri yaratmak değil, şerri irtikâb etmek -işlemek- şerdir." denilmiştir. Bu noktadan şerler asıl olmayıp dolayısıyladır, insanların eşyayı yanlış kullanmasından meydana gelirler.

Aynen öyle de yaratılan her şey imtihan icabı olarak müsbet ve menfi, iki şekilde de kullanılmaya müsait yaratılmıştır. Ancak asıl gaye, o şeyin hayra kullanılmasıdır. Söz konusu "şerr-i cüz'î"den maksat, eşyanın şerde kullanılmasıdır.

Şerlerin ve günahların yaratılması ile onların irtikâb edilmesi farklı şeylerdir. Şerlerin yaratılmasında nice ince ve latif hikmetler bulunurken, şerlerin işlenmesinde azim bir zulüm ve çirkinlikler vardır.

Bir fabrikatör, mamüllerine zarar gelebilir veya satılmaz endişesi ile fabrikayı yapmaktan vazgeçse, birçok hayrı ve menfaati terk ettiği için vehham ve divane addedilir.

Cüz’î bir şerrin gelmemesi için küllî hayrı terk etmek küllî bir şerdir. Öyle ise kâfirlerin kendi iradeleri ile küfre girip ebedî ateşte yanmalarına mani olmak için mahlûkatı yaratmamak küllî bir şer olur ki, bu da Allah’ın hikmet ve iradesi ile bağdaşmaz.

"İşte, şu sırdandır ki, kesb-i şer, şerdir; halk-ı şer, şer değildir. Nasıl ki, pek çok mesâlihi tazammun eden bir yağmurdan zarar gören tembel bir adam diyemez, 'Yağmur rahmet değil.' Evet, halk ve icadda bir şerr-i cüz'î ile beraber hayr-ı kesir vardır. Bir şerr-i cüz'î için hayr-ı kesiri terk etmek, şerr-i kesir olur. Onun için, o şerr-i cüz'î, hayır hükmüne geçer. İcad-ı İlâhîde şer ve çirkinlik yoktur; belki abdin kisbine ve istidadına aittir."(26. Söz)

Yani şerri binlerce hikmete ve maslahata binaen yaratmak, şer ve çirkin değil, yaratılan o şerre bulaşmak ve onu irtikâb etmek şerdir ve çirkinliktir. Bu sebeple insanın şerre ve günaha kabiliyetli yaratılması şer ve çirkin değil, kabiliyetin şerde kullanılması şerdir. Bu da iki şekilde olmaktadır:

Birisi; insanın kendi iradesi ile şerri tercih etmesi.

Diğeri ise; mizaç ve fıtratının bozulmasından hâsıl olan bir icbar ile şerre girmesidir. Yani insan kendi temiz fıtratını kötülüğe ve şerre öyle bir alıştırıyor ki; artık o fıtratın hayra ve güzelliğe hiç bir liyakati kalmıyor. Şer ve kötülük yaratılıştan gelen temiz fıtratın yerini alıyor. Başlangıçta kendi iradesi ile kötülüğe gider ama daha sonra fıtrat bozulup kokuşunca, artık irade onun emrine girer. Artık şerden ve günahtan başka bir şey yapmaya kabiliyeti kalmayacak bir vaziyete düşer. İşte insanın istidat ile günahı işlemesi bu manadadır. Yoksa o şerri cebren işliyor değil. İnsan fıtrî ve temiz istidatlarını, kesbî ve pis istidatlarla yer değiştiriyor. Onu onun yerine ikame ediyor. İkinci şerli bir fıtrat teşkil ediyor, demektir.

(1) bk. İşaratü'l-İ'caz, Fatiha Suresi Tefsiri.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
Okunma sayısı : 2.885
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

BENZER SORULAR

Yükleniyor...