"Sonra, vazife-i teftişiyelerini ve nakş-ı sanatta mekiklik hizmetini ifadan sonra yine dönüp, sultanları olan Güneş’in şaşaalı dairesine girip gizleniyorlar." Vazife-i teftişiyeleri nasıl oluyor? "Hunnes" ve "Künnes" hakkında bilgi verir misiniz?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

Hunnes ve Künnes: Hunnes, "hânis"in; künnes de "kânis"in çoğuludur. Kânis, süpüren manasınadır. Umumiyetle, akıp akıp yuvalarına giden veya aynı yollarında gidip gelen yıldızlar demektir. Bazılarınca gündüz gaib, gece zahir olan yıldızlara denir. Ekseriyetle yedi seyyar yıldızlara denmiştir: Zuhal, Müşteri, Merih, Zühre, Utarid, Uranüs, Neptün.

Veya hünnes veya künnesden maksat Hz. Ali'ye (r.a) göre, “Bunlar yıldızlardır.” şeklindeki sözleri nakledilmektedir.(1) İmam Maverdi ise bunların, Zühal, Müşteri, Merih, Zühre ve Utarid denen beş seyyare kastedildiğini beyan etmiştir.(2)

Hünnes tabiriyle sinen veya dönen veya görünmeyen yani gaib olan yıldız ve gezegenler kastediliyor. Künnes tabiriyle de cereyan eden, akan, tulu’ eden ve görünen yıldız ve gezegenler nazara verilmektedir. Veya güneşle hünüs eden sinenler, gece ile künüs eden çıkanlar kastedilmektedir.

Bazılarına göre de umum yıldızlardır. Bazılarına göre de âlem-i şehadette görünüp sonra âlem-i gayba geçen ve sinen her şeye şamildir. Bazılarına göre de melaikelere işaret edilmiştir.

Gökyüzünde yıldızların mükemmel ve muazzam bir intizam ve ahenk üzerine hareket ettiklerini ve her hareketinde bir sanat ve bir nakış olduğunu ve bu sanatın ve nakşın da ustasına ve sanatkârına işaret edildiği izah ediliyor. Gezegen ve yıldızların güneş etrafında dönmeleri bazen de onun mihverinden çıkar gibi yapıp farklı vaziyetlere girmeleri hep hikmet ve ahenk üzeredir. Bir haşmet ve azamet sahnesi gibidir.

Üstadımız Üçüncü Mektub'da hünnes ve künnes tabiriyle Kur'an'da Cenab-ı Hakk'ın kasem ettiği yıldızların ve seyyarelerin; akışlarında, çıkışlarında, gizlenmelerinde ve cereyanlarında gösterdikleri ibret levhaları ve san’at nakışları ve temsilatları hususunda; bir tefekkür ve temaşa sahifeleri gösterdiklerini ifade ediyor. Bir nevi "Yemin olsun gizlenen ve açığa çıkan yıldızlara." (Tekvir, 81/15-16) ayetinin tefsirini yapıyor.

Mezkûr izahlara göre seyyarat ve yıldızlar hareketlidir ve âlemde her şey cereyan etmekte, bazıları mevsime ve vaziyetine göre bazen gizlenip, bazen de aşikâr olmaktadırlar.

Nasılki semadaki cirimlerin hareketleri ile burçlar sureten teşekkül ediyor ve sûretleşiyor ise; bazı seyyareler de Güneş'in azameti ve saltanatı yanında gizli, idare edilen vaziyetinde iken; daha küçük ve sönük seyyare ve yıldızların mihverine girdiklerinde bu defa kumandanlık ve saltanat sanki onlarda görünüyor. Mesela, gündüz hâkimiyet ve saltanat Güneş'tedir. Çöl paşası olan Güneş meydana çıktığında, geceleri nazara çarpan ve görünen yıldızların ve ayın saltanatı biter ve gizlenir. Çünkü hâkimiyet Güneş'indir.

Gece vakti geldiğinde; gündüz mahkûm olan, sinen ve görünmeyen yıldızların ve Ay'ın çıktığını, tezahür ettiğini, âdeta hâkimiyet ve saltanatın bunlara geçtiğini görürüz.

Aynen öyle de hünnes ve künnes ile tabir edilen seyyareler ve yıldızlar, bazen gizlenirler. Mahkûm vaziyetindedirler. Bazen de meydana çıkar ve cereyan ederler. O zaman da hâkim vaziyetindedirler.

İşte Muazzez Üstadımız bu gezegen ve yıldızların parladığı, aşikâr olduğu ve zuhur ettiği dönemleri; bir teşbih ile bu çıkan ve görünenler, bir kumandan gibi saltanat edasıyla diğer yıldızları ve gezegenleri teftiş ediyorlar manasında bir tefekkür ve ibret levhası olarak nazara veriyor.

Nakş-ı sanatta mekiklik hizmetini ifa nasıl oluyor?

Zühre yıldızı gibi hunnes ve künnes tabiri ile kastedilen seyyareler ve cirimler; cereyanları ve hareketleri ile semada değişik şekil ve sûretlerde nakışlar ve vaziyetler meydana getiriyorlar.

Ancak semadaki ehl-i temaşa ve ehl-i tefekkürü hayrete getirecek muntazam ve mükemmel san’at, şekil ve vaziyetlerinin görünebilmesi için Kur'an'da üzerine kasem edilen o seyyareler, diğer yıldızların aralarında cereyanlarıyla, o sûret ve san’at levhalarını göstermek için mekik vazifesi görmektedirler.

Dokuma tezgâhlarında mekik olmazsa, iplerden herhangi bir imalat çıkamayacağı gibi; hünnes ve künnes tabiri ile bazen görünen ve bazen görünmeyen, bazen cereyan eden bazen de durur gibi görünen seyyarelerin hareketleri mekik gibi vazife ifa ediyor. Âdeta diğer yıldızlar arasında hareket etmeleri ile güzel sûretler ve şekiller meydana gelmesine sebep oluyorlar. Bu açıdan "mekik" teşbihi çok manidardır.

Dipnotlar:

1) Ahmet AKBAŞ / Tekvîr Sûresi’ndeki “Hunnes”, “Cevâri” ve “Künnes” Kelimeleri Bağlamında Bir Bilimsel Tefsir Denemesi, Amasya İlahiyat Dergisi, s:256; bk. Ebû Ubeyde Ma‘mer b. el-Müsennâ, Mecâzü’l-Kur’ân (Kahire: Mektebetü’l-Hancî, 1381 h.), 2/287.
2) bk. a.g.y. s. 254; bk. Mâverdî, en-Nüketü ve’l-‘Uyûn, 6/216-217.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
Okunma sayısı : 13.458
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

BENZER SORULAR

Yükleniyor...