"Sultan-ı Sermedînin kemâlâtı naks ve kusurdan ve kudreti aczden ve hikmeti sefahetten ve adaleti zulümden tenezzüh ve takaddüs ve teberri etsin." İzah eder misiniz?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

"Elbette ve elbette ve herhalde iman-ı billâhın yüzer nüktesinden, bu altı 'madem'lerdeki hakikatlerin muktezasıyla kıyamet kopacak, haşir ve neşir olacak, dar-ı mücazat ve mükâfat açılacak; tâ ki arzın mezkûr ehemmiyeti ve merkeziyeti ve insanın ehemmiyeti ve kıymeti tahakkuk edebilsin. Ve arz ve insanın Hâlıkı ve Rabbi olan mutasarrıf-ı Hakîmin mezkûr adaleti, hikmeti, rahmeti, saltanatı takarrur edebilsin. Ve o bâki Rabbin mezkûr hakiki dostları ve müştakları idam-ı ebedîden kurtulsun. Ve o dostların en büyüğü ve en kıymettarı, bütün kâinatı memnun ve minnettar eden kudsî hizmetlerinin mükâfatını görsün. Ve Sultan-ı Sermedînin kemâlâtı naks ve kusurdan ve kudreti aczden ve hikmeti sefahetten ve adaleti zulümden tenezzüh ve takaddüs ve teberri etsin."(1)

Gözü verip, gözün seyredeceği manzaraları vermemek sefahettir, yani hikmetsiz ve mânasız hareket etmektir. Kulağı icad edip, kulağın sesleri yaratmamak da bir sefihliktir, yani önünü arkasını düşünmeden hareket etmek demektir. Mideyi ve acıkma hissini yaratıp, bu ihtiyacı görecek rızıkları yaratmamak da aynıdır ve hakeza...

Sefahet burada önünü arkasını hesap etmeden hareket etmek mânasında kullanılıyor. Zaten sefihler de öyle değil mi?

Allah dünyayı ve insanı ahirete münasip mahsul verecek bir şekilde terbiye etmiştir. İnsanın mahiyetinde büyük bir istidadın, harika âza ve cihazın, eşsiz duygu ve latifelerin olması ve bunların dünya ile tatmin olmaması ahiretin en büyük delili ve ispatıdır. Mesela insana aşk-ı beka duygusunu takıp, sonra dirilmemek üzere onu yok etmek sefihlik ve hikmetsizlik olur.

Kader risalesinde beyan edildiği gibi, “Sual ve cevab, dâî ve sebeb ikisi de Hak’tandır.”

Mide sual ise rızık cevab; göz sual ise güneş cevabtır. Öte yandan insan ruhunun ebediyet arzusu da bir sualdir, bunun cevabı ise ebedî hayattır. Üstad’ın buyurduğu gibi, “Vermek istemeseydi, istemek vermezdi.” (Mektûbat)

Ana rahminde insana takılan maddî cihazlara karşılık bu âlemde onların ihtiyaçlarına cevap verecek varlıklar yaratılmıştır. Meselâ, insana göz takıldığı için dünyaya güneş, elektrik ve diğer ışık kaynakları yerleştirilmiş, kulak verildiği için bu dünyada sesler yaratılmıştır. Midenin ihtiyaçları için yeryüzü rızıklarla doldurulmuştur.

Aynı şekilde, insan ruhuna takılan “ebedî yaşama arzusunun” da mutlaka cevabı verilecektir. Bu cevap, şu fâni dünyada verilmediğine göre, bu dünyadan sonra ebedî bir âlem yaratılacak ve insan o âleme gönderilecektir

Her bir hayat sahibinin kendi hayatını korumak istemesi, bu hissin ebedî bir bekayı netice vereceğinin bir delilidir.

Cenab-ı Hakk’ın insana sayısız duygu, latife ve cihazları takıp, ahirete işaret eden nice levhaları yaratıp da, ebedî âlemi icad etmemesi, O’nun sonsuz hikmeti ve şefkati ile asla bağdaşmaz. Bu Allah’ın mukaddes ve münezzeh olan hikmetine leke ve sefahet verir. Allah hikmetsiz iş yapmaktan münezzeh ve mukaddestir.

(1) bk. Şualar, Dokuzuncu Şua.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
Okunma sayısı : 2.607
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

BENZER SORULAR

Yükleniyor...