"Daire-i memleketinde daimî menziller, âli mekânlar, sabit makamlar, bâki meskenler, mukim ahali, mes’ud raiyeti bulunmazsa..." Devamıyla izah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"Eğer, faraza, tevehhüm ettiğin gibi, daire-i memleketinde daimî menziller, âli mekânlar, sabit makamlar, bâki meskenler, mukim ahali, mes’ud raiyeti bulunmazsa şu hikmet, inâyet, merhamet, adaletin hakikatlerine şu bekàsız memleket mazhar olamadığı malûm ve onlara mazhar olacak, başka yerde de bulunmazsa o vakit, gündüz ortasında güneşin ışığını gördüğümüz halde güneşi inkâr etmek derecesinde bir ahmaklıkla, şu gözümüz önündeki hikmeti inkâr etmek ve şu müşahede ettiğimiz inâyeti inkâr etmek ve şu gördüğümüz merhameti inkâr etmek ve şu pek kuvvetli emârâtı, işârâtı görünen adaleti inkâr etmek lâzım gelir. Hem bu gördüğümüz icraat-ı hakîmâne ve ef’âl-i kerîmâne ve ihsânât-ı rahîmânenin sahibini hâşâ sümme hâşâ sefih bir oyuncu, gaddar bir zalim olduğunu kabul etmek lâzım gelir. Bu ise, hakikatlerin zıtlarına inkılâbıdır."(1)
Sonsuz adaletinin tecellisi kainatın her tarafında sabit olan bir Allah’ın, ahireti yaratmayarak hak sahiplerine haklarını iade etmemesi (çünkü zalim zulmü, mazlum ahı ile eşit bir şekilde ölüp gidiyor) mazlumlarla oynamak, onlarla dalga geçmek, onları şakaya almak anlamına gelir, ki bu sonsuz adaletin haysiyet ve şerefi ile bağdaşmaz.
Her bir eşyaya binlerce hikmet, fayda ve anlam takarak sonsuz hikmet sahibi olduğunu gösterip, sonra en anlamsız ve en hikmetsiz bir iş olan ahireti yaratmamak, Allah’ın sonsuz hikmeti ile asla bağdaşmaz.
Mesela, insana ebedi yaşama arzusunu verip sonra onu yokluğa ve hiçliğe mahkum etmek sonsuz hikmet ve adalet sıfatı ile asla bağdaşmaz. Kainatın genel yapısı ahiret üzerine bina edilmiş ve her bir eşya üzerindeki nakış ve işaretler ahirete bakarken, ahireti yaratmamak ancak sefihlik ve gaddarlık ile izah edilebilir.
Yine cömertliği, mahlukatına olan ihsan ve ikram severliği kainatla sabittir. Allah’ın ahireti yaratmamak ile mahlukatını yokluğa ve hiçliğe atıp sonsuz cömertliğine yakışmayan bir tavır sergilemesi asla ve asla mümkün değildir.
Yine mahlukatına olan rahmet ve acıması kainatla sabit olan Allah’ın, ahireti yaratmamak ile mahlukatını yokluğa ve hiçliğe atıp sonsuz şefkatine yakışmayan bir tavır sergilemesi kesinlikle mümkün değildir.
Adaleti, şefkati, cömertliği kainattaki icraat ve eserleri ile sabit olan Allah’ın, mahlukatı yokluğa ve hiçliğe mahkum etmek anlamına gelen ahireti yaratmaması, O'nun adalet, şefkat, cömertlik gibi sıfatlarına uygun düşmez. Kainatta kısa bir süreliğine mahlukatına adaletli, şefkatli, cömert bir şekilde davranıp sonra onları yokluğa ve hiçliğe atması gaddarlık, zalimlik olur ki Allah bu kötü sıfatlardan münezzeh ve mukaddestir.
(1) bk. Sözler, Onuncu Söz, On Birinci Suret.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
Haşa ahiret yaratılmazsa yaratıcı için "sefih bir oyuncu" ibaresi haşa kullanılıyor.
Sefih oyuncu ifadesini nasıl anlamak gerekir?
Ben şöyle anladım.
Zevk için insanlara acı çektirip, sonra onları yok edip veya bunu ancak davranışı olgunlaşmamış çocuklar yapar, çocuk gibi bir harekettir bu. Sefih, zevk için büyük günahlara dalmak demektir. Burada da amaçsız zevk için hareket etmek var.Yok etmek katillikten de beter, aynısını insan yapsa, Allah katında büyük günahkar olurdu, sefih olurdu.Zaten bunu Allah yapmaz da, vehmi bir yaratıcıyı da, gerçek yaratıcı cezalandırırdı demek istedim. O vehmi yaratıcı Sefih, günahkar, çocuk gibi oyun oynayan bir oyuncu oluyor.