"Tahiyyat" ne demektir?

"Tahiyyat" ne demektir?
Cevap

Değerli Kardeşimiz;

Tahiyyat; selam, azamet ve mülk sahibi olmada baki olma, her türlü kusur ve noksanlıklardan beri olma. Tahiyyat, "Tahiyye"nin çoğuludur.

Tahiyye, lügat manasıyla “hayır dua etme”, “malikiyet” gibi manalara gelir. Bu ifade, namazda lügat mânasıyla değil, ıstılahî olarak “hediye-i ubûdiyet” mânâsında istimal edilmektedir.

Allah Resulü (asm.) mi’racda, Cenâb-ı Hakk’a selâm makamında “Ettehiyyâtülillâh” demekle, bütün mahlûkatın ibadetlerini, tesbihlerini, hamd ve senalarını, kâinat şeceresinin en mükemmel meyvesi olarak, kendi namına Allah’a takdim etmiştir.

İnsan, küllî istidadı, harika cihazları ve mükemmel duygularıyla, bütün kâinatı kucaklayacak bir mahiyettedir. Aynı zamanda insan, Allah’ın bütün isim ve sıfatlarına en cami’ bir aynadır. Bu yüzden, kâinat ve mevcudatın halifesi ve kumandanı hükmündedir.

İnsan, bütün mahlûkata vekâlet edip, bütün kâinatın lisan-ı hal ve lisan-ı kal ile yaptıkları ibadetlerin ve tesbihlerini Rabbine takdim edecek kumandan hükmündedir.

Tahiyyat kelimesi Kur'an'da altı âyette geçmektedir. Bu âyetlerden birinin meâli şöyledir:

"Bir selam ile selamlandığınız zaman, siz de ondan daha güzeli ile selamlayın yahut verilen selamı aynen iade edin" (Nisa, 4/86).

Burada söz konusu olan selam, ayette tahiyyat olarak geçmektedir ve halk arasında bilinen selam demektir.

Ayette ifade edilen, selamın aynısını veya daha güzelini söyleme hususunda Habib-i Kibriya Efendimiz (asm)'in bir açıklaması vardır. Bir adam ona uğrayıp: "Es-Selamualeyke" deyince, RasuIüllah (asm) adama " Ve aleyke'selam ve rahmetullahi" diyerek cevap vermiştir. Az sonra başka bir adam gelip: "Es-Selamualeyke ve rahmetullahi" dediği zaman, Hz. Peygamber (asm) ona: "Ve aleykes-selam ve rahmetulahi ve berakâtuhu" diye cevap vermiştir. Üçüncü bir adam gelerek: "Es-Selamu aleyküm ve rahmetullahi ve berekâtuhu" şeklinde selam verdiğinde, Hz. Muhammed (asm) kendisine: "Ve aleyke..." karşılığında bulunmuştur. Bunun üzerine adam: "Ya Rasûlullah! Annem, babam sana feda olsun. Benden önce iki adam selam verdiğinde, bana verdiğin karşılıktan fazlasını onlara verdiniz" deyince, Rasûlüllah (asm) ona şu cevabı vermiştir: "Sen bize söylenecek bir fazlalık bırakmadın ki!.." (Fahruddin er-Razî, Tefsiru'l-Kebîr, Mısır 1308, X, 209 vd.).

Sahih rivayetlerden edinilen bilgilere göre, selam verme sünneti Âdem (a.s) ile başlamıştır. Yüce Allah onu yarattıktan sonra şöyle buyurdu: Git de şu oturan bir grup meleğe selam ver ve sana nasıl karşılık vereceklerini dinle! Çünkü bu hem senin, hem zürriyetinin birbirini sevgi ve saygı ile selamlaması olacaktır. Bu emir üzerine Âdem peygamber meleklere giderek, "Es-Selamu aleyküm" dedi. Onlar da ona: "Ve aleykumu's-selam ve rahmetullahi..." diye karşılık verdiler (Buharî, Enbiya, 1; Müslim, Cennet, 28).

"...Evlere girdiğiniz zaman, Allah tarafından mübarek ve pek güzel bir yaşama dileği olarak kendinize (birbirinize) selam verin..." (Nur, 24/61).

Bu ayette de Yüce Allah'ın mümin kullarına tavsiye ettiği selam, tahiyyat kelimesi ile ifade edilmiştir. Aynı zamanda bu ayette selamın, Allah tarafından verilen mübarek ve güzel bir şey olduğu ifade edilmiştir. Mübarek olması, dua manasını ihtiva etmesi ve kişiler arasında muhabbetin meydana gelmesine sebep olması diye yorumlanmıştır. Güzelliği ise, kendisine selam verilen sevinç duyması olarak kabul edilir (Muhammed Ali es-Sabûnî, Safvetu't-Tefâsir, İstanbul 1987, II, 350)

Tahiyyat kelimesi, Kur'an'ın diğer ayetlerinde de aynı şekilde selam manasında kullanılmıştır.

Namazda okunan teşehhüde de tahiyyat denir. Okunuşu şöyledir:

"Et-tahiyyatu lillahi ve's-salâvatu ve't-tayyibâtu es-selamu aleyke eyyuhen-nebiyyu ve rahmetullahi ve berekâtuhu es-selamu aleyna ve alâ ıbâdi'llahi's-salihin. Eşhedu en lâ ilâhe illallâh ve eşhedu enne Muhammeden abduhu ve resuluh".

Manası ise, şöyledir:

"Bütün dualar, senalar, mali ve bedeni ibadetler, mülk, azamet Allah'a mahsustur. Ey Peygamber! Selam sana. Allah'ın rahmet ve bereketi senin üzerine olsun. Selam ve esenlik bize ve Allah'ın salih kullarının üzerine olsun. Ben şehadet ederim ki, Allah'tan başka bir ilah yoktur ve Muhammed onun kulu ve resuludür."

Ashab-ı kirâm namazda oturdukları vakit, "EsselamuAlallah" yani selam Allah'a, "Esselamu ala fulan" yani filana selam diyorlardı. Hz. Muhammed (asm) bu durumu öğrenince, ashabın bu hareketini tashih ederek, namazdaki oturuşlarında, "ettahiyyat"ı okumalarını öğretti. Çünkü selam her tür afet, kusur ve ayıptan uzak olma manasınadır. Bu nimetlerin sahibi Yüce Allah'tır. Şu hâlde ashab-ı kirâm "Selam Allah'a" demekle, Allah'ın verdiği bu ihsanı ona iâde etmiş sayılıyorlardı. (Müslim, Salat, 16).

Bu tahiyyat, Hz. Muhammed (asm)'in Miraç Gecesi'nde Yüce Allah ile yaptığı selamlaşmasıdır. Allah ile onun arasındaki mesafe, iki yay kadar yahut daha az kalınca (bk. Necm, 53/9), Allah'a selamlarını şöyle arzetti:

"Bütün dualar, senalar, mali ve bedeni ibadetler, mülk, azamet Allah'a mahsustur." Yüce Allah şöyle mukâbele etti:

"Ey Peygamber! Selam sana. Allah'ın rahmet ve bereketi senin üzerine olsun" Hz. Muhammed (asm) şöylece yeniden söz aldı:

"Selam ve esenlik bize ve Allah'ın salih kullarının üzerine olsun." (Muhammed Hamidullah, İslam Peygamberi, İstanbul 1972, 1, 106),

Yukarıda yazılan tahiyyat, Hanefî Mezhebi'ne göre okunan şeklidir. Diğer mezhep âlimlerinin çoğu da tahiyyatın bu şeklini benimsemişlerdir. Bu, İbn Mesud'un Hz. Muhammed (asm)'den naklettiği tahiyyattır.

Şâfiî Mezhebi'ne göre okunan tahiyyat bundan biraz farklıdır. Onların okudukları tahiyyat, İbn Abbas tarafından nakledilmiştir. Aslında âlimler tarafından nakledilen daha farklı tahiyyat şekilleri de vardır. Bütün bu rivayetlere dayanan tahiyyatlar okunabilir. Hepsinin câiz olduğu hususunda âlimlerin ittifakı vardır. İhtilafları, hangisinin daha faziletli olduğu hakkındadır. [Nevevî, Müslim Şerhi, 1924, IV, 115; es-Seyyid Sabık, Fıkhu'sSünne, Beyrut, (t.y)., 139 vd].

Tahiyyat; iki, üç ve dört rekât olarak kılınan bütün namazların sonunda okunduğu gibi, iki rekâttan fazla olan üç ve dört rekâtlı namazlarda, ikinci rekâtın sonunda da okunur. Son oturuşlarda tahiyyat'ı okuyacak kadar oturmak farzdır. Ancak tahiyyatı okumak farz değildir. Son oturuşta da ikinci rekâtın sonunda da tahiyyatı okumak vaciptir. Okunmadığı takdirde, namazı iade etmek gerekmez. Namazın sonunda sehiv secdesi yapılır.

İmam, imama uyan cemaat ve yalnız başına namazı kılan kişi, tahiyyatı okur. Tahiyyat hiçbir yerde sesli okunmaz, daima sessiz okunur. (Ahmed b. Muhammed b. İsmail et-Tahtâvî, Haşiye ala-Merâki'l-Felâh Şerhi Nur'il-İzâh, Mısır 1970, s. 202 vd.)

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
T
Okunma sayısı : 107.442
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

BENZER SORULAR

Yükleniyor...