Terör ve PKK belasından kurtulacağımıza dair Risale-i Nur'dan ümit verici pasajlar paylaşır mısınız?

Terör ve PKK belasından kurtulacağımıza dair Risale-i Nur'dan ümit verici pasajlar paylaşır mısınız?
Cevap

Değerli Kardeşimiz;

Üstad Hazretlerinin geleceğe dair müjde ve işaretlerini kısa paragraflar halinde şöylece takdim edebiliriz:

"Madem âdeti öyle cereyan ediyor. Âhir zamanın en büyük fesadı zamanında, elbette en büyük bir müçtehid, hem en büyük bir müceddid, hem hâkim, hem mehdî, hem mürşid, hem kutb-u âzam olarak bir zât-ı nuranîyi gönderecek ve o zat da ehl-i beyt-i Nebevîden olacaktır. Cenâb-ı Hak bir dakika zarfında beyne's-semâ ve'l-arz âlemini bulutlarla doldurup boşalttığı gibi, bir saniyede denizin fırtınalarını teskin eder. Ve bahar içinde bir saatte yaz mevsiminin nümunesini ve yazda bir saatte kış fırtınasını icad eden Kadîr-i Zülcelâl, Mehdî ile de âlem-i İslâmın zulümatını dağıtabilir. Ve vaad etmiştir; vaadini elbette yapacaktır."

"Kudret-i İlâhiye noktasında bakılsa, gayet kolaydır. Eğer daire-i esbab ve hikmet-i Rabbâniye noktasında düşünülse, yine o kadar mâkul ve vukua lâyıktır ki, 'Eğer Muhbir-i Sadıktan rivayet olmazsa dahi, herhalde öyle olmak lâzım gelir ve olacaktır.' diye ehl-i tefekkür hükmeder."(1)

"Ruh u canımızla mübarek bayramınızı tebrik ediyoruz. İnşaallah, âlem-i İslâmın da büyük bir bayramına yetişirsiniz. Cemahir-i müttefika-i İslâmiyenin kudsî kanun-u esasiyelerinin menbaı olan Kur'ân-ı Hakîm, istikbale tam hâkim olup beşeriyete tam bir bayramı getireceğine çok emareler var."(2)

"S - İfrat ediyorsun, hayali hakikat gösteriyorsun. Bizi de teçhil ile tahkir ediyorsun. Zaman âhirzamandır, gittikçe daha fenalaşacak."

"C - Neden dünya herkese terakki dünyası olsun da, yalnız bizim için tedennî dünyası olsun? Öyle mi? İşte, ben de sizinle konuşmayacağım. Şu tarafa dönüyorum; müstakbeldeki insanlarla konuşacağım:"

"Ey üç yüz seneden sonraki yüksek asrın arkasında gizlenmiş ve sâkitâne Nur'un sözünü dinleyen ve bir nazar-ı hafî-i gaybî ile bizi temâşâ eden Said'ler, Hamza'lar, Ömer'ler, Osman'lar, Tâhir'ler, Yûsuf'lar, Ahmed'ler, ve saireler! Sizlere hitap ediyorum. Başlarınızı kaldırınız, 'Sadakte' deyiniz. Ve böyle demek sizlere borç olsun. Şu muâsırlarım, varsın beni dinlemesinler. Tarih denilen mazi derelerinden sizin yüksek istikbalinize uzanan telsiz telgrafla sizinle konuşuyorum. Ne yapayım, acele ettim, kışta geldim; sizler cennet-âsâ bir baharda geleceksiniz. Şimdi ekilen nur tohumları, zemininizde çiçek açacaktır. Biz, hizmetimizin ücreti olarak sizden şunu bekliyoruz ki: Mazi kıt'asına geçmek için geldiğiniz vakit, mezarımıza uğrayınız; o bahar hediyelerinden birkaç tanesini medresemin mezar taşı denilen ve kemiklerimizi misafir eden ve Horhor toprağının kapıcısı olan kalenin başına takınız..."(3)

"Şu zamanın memesinden bizimle süt emen ve gözleri arkada maziye bakan ve tasavvuratları kendileri gibi hakikatsiz ve ayrılmış olan bu çocuklar, varsınlar, şu kitabın hakaikini hayal tevehhüm etsinler. Zira ben biliyorum ki, şu kitabın mesâili hakikat olarak sizde tahakkuk edecektir."

"Ey muhataplarım! Ben çok bağırıyorum. Zira asr-ı sâlis-i aşrın (yani on üçüncü asrın) minaresinin başında durmuşum; sureten medenî ve dinde lâkayt ve fikren mazinin en derin derelerinde olanları camie dâvet ediyorum."

"İşte ey iki hayatın ruhu hükmünde olan İslâmiyeti bırakan iki ayaklı mezar-ı müteharrik bedbahtlar! Gelen neslin kapısında durmayınız. Mezar sizi bekliyor, çekiliniz. Tâ ki, hakikat-i İslâmiyeyi hakkıyla kâinat üzerinde temevvüc-sâz edecek olan nesl-i cedid gelsin!"

"S - Eskiler bizden âlâ veya bizim gibi. Gelenler bizden daha fena gelecekler."

"C - Ey Türkler ve Kürtler! Acaba şimdi bir miting yapsam, sizin bin sene evvelki ecdadınızı ve iki asır sonraki evlâtlarınızı şu gürültü-hâne olan asr-ı hâzır meclisine dâvet etsem; acaba sağ tarafta saf tutan eski ecdadınız demeyecekler mi:"

"Hey mirasyedi yaramaz çocuklar! Netice-i hayatımız siz misiniz? Heyhât! Bizi akim bir kıyas ettiniz, bizi kısır bıraktınız."

"Hem de sol tarafında duran ve şehristân-ı istikbâlden gelen evlâtlarınız, sağdaki ecdatlarınızı tasdik ederek demeyecekler mi ki:"

"Ey tembel pederler! Siz misiniz hayatımızın suğrâ ve kübrâsı? Siz misiniz şu şanlı ecdadımızla bizi rapt eden rabıtamızın hadd-i evsatı? Heyhât! Ne kadar hakikatsiz ve karıştırıcı ve müşağabeli bir kıyas oldunuz!"

"İşte, ey bedevî göçerler ve ey inkılâp softaları! Manzara-i hayal üstünde gördünüz ki, şu büyük mitingte iki taraf da sizi protesto ettiler."(4)

Bu ve buna benzer birçok müjdeyi daha da ifade etmek mümkündür; ama Üstad Hazretlerinin burada takdim ettiğimiz kati ve şeksiz müjdeleri, inşallah her şeyin iyiye doğru gittiğinin bir emaresi niteliğindedir. Bu uzun yolda, elbette bazı sıkıntı ve meşakkatler de çekilecektir. Her zahmetin arkasından bir rahmetin gelmesi, Allah’ın bir âdetidir. Peygamber Efendimiz (asm) bile zahmetlerden sonra rahmete vasıl oldu ise, bizim de sabırlı ve metanetli olmamız gerekmez mi diye akıl istifham ediyor?..

Dipnotlar:

(1) bk. Mektubat, Yirmi Dokuzuncu Mektup, Yedinci Kısım.

(2) bk. Emirdağ Lâhikası-II, (67. Mektup)

(3) bk. Münazarat, Sualler ve Cevaplar.

(4) bk. a.g.e.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
Okunma sayısı : 15.295
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

BENZER SORULAR

Yükleniyor...