"Demek, şimdiye kadar mezarda idik, çürüyorduk. Şimdi bu ittihâd-ı millet ve meşrutiyet ile rahm-ı mâdere geçtik, neşvünemâ bulacağız." Devamıyla açar mısınız, zira biz Batı'dan çok geride kalmışız?
Değerli Kardeşimiz;
"Demek, şimdiye kadar mezarda idik, çürüyorduk. Şimdi bu ittihâd-ı millet ve meşrutiyet ile rahm-ı mâdere geçtik, neşvünemâ bulacağız. Yüz bu kadar sene geri kaldığımız mesafe-i terakkiden, inşaallah mu’cize-i Peygamberî (a.s.m.) ile, şimendifer-i kanun-u şer’iye-i esasiyeye amelen ve burak-ı meşveret-i şer’iyeye fikren bineceğiz. Bu vahşet-engiz sahrâ-yı kebiri zaman-ı kàsırada tekemmül-ü mebâdi cihetiyle tayyetmekle beraber, milel-i mütemeddine ile omuz omuza müsabaka edeceğiz."(1)
"Demek, şimdiye kadar mezarda idik, çürüyorduk. Şimdi bu ittihad-ı millet ve meşrutiyet ile rahm-ı mâdere geçtik, neşvünemâ bulacağız."
Osmanlının yavaşlama, gerileme ve yıkılma evrelerini, mezarda çürüme olarak anlayabiliriz. Ama meşrutiyet ve cumhuriyet İslam medeniyetinin rahm-i maderi gibidir. Bu medeniyet bu maderde yavaş yavaş gelişecek, bir gün doğacak inşallah.
“... şimendifer-i kanun-u şer’iye-i esasiyeye amelen ve...” Bu cümlede, Allah’ın Kitabında emrettiği şeriate efalimizle ve kainata koymuş olduğu fıtri yasalara uyulması gerektiği vurgulanıyor. Yani çalışmak, üretmek, eğitim ve bilime ağırlık vermek ile maddi terakki olur. Kainata konulmuş fıtri yasalar, insanlığı maddi anlamda ileri taşıyan bir tren gibidir. Bu trene amel ve çalışma ile binmezsek, bu yolda yaya kalır, fakir ve sefil oluruz.
“... burak-ı meşveret-i şer’iyeye fikren bineceğiz.” Bu cümlede ise, ortak akıl ortak emek ortak düşüncenin önemine işaret ediliyor. Yani günümüzün tabiri ile demokrasi ve cumhuriyet kazanımlarına sımsıkı sarılmaz isek başarıya ulaşamayız. Bu meşveret dediğimiz ve İslam aleminin bahtının miftahı olan buraka binersek, batının uzun zaman içinde geldiği noktaları, bizler kısa bir zamanda aşacağız inşallah.
Maalesef, İslam aleminin geri kalmasının en önemli sebeplerinden birisi de diktatörlük ve baskıcı rejimler tarafından idare edilmesidir. Meşveretin özünü içinde barındıran demokrasi Batı ülkelerinde işler halde olduğu için, onlar bizden maddi anlamda çok ilerideler.
Üstadımız, bu iki esası işletebilirsek onlara yetişeceğimize, hatta geçeceğimize işaret buyuruyor. Bu asırda iletişim ve ulaşım nasıl hızlı akıyorsa, şartlar olgunlaşırsa bizim Avrupa medeniyetini geçmemiz hiç de ulaşılmayacak bir durum değildir.
"Bu vahşet-engiz sahra-yı kebiri kısa zamanda tayyetmekle beraber, milel-i mütemeddine ile omuz omuza müsabaka edeceğiz."
Biz alem-i İslam olarak, maddi medeniyet noktasından bu zaman diliminde yalnız ve geri kaldık. Bu geri kalmışlığı ve yalnızlığı atlatıp, medeni milletlerle omuz omuza rekabet edecek bir seviyeye geleceğiz.
"Zira onlar kâh öküz arabasına binmişler, yola gitmişler; biz birdenbire şimendifer ve balon gibi mebâdiye bineceğiz, geçeceğiz. Belki câmi-i ahlâk-ı hasene olan hakikat-ı İslâmiyenin ve istidad-ı fıtrînin ve feyz-i imanın ve şiddet-i açlığın hazma verdiği teshil yardımıyla fersah fersah geçeceğiz. Nasıl ki vaktiyle geçmiştik."(2)
Çünkü Avrupa medeniyeti bu seviyeye gelebilmek için çok uzun ve çileli yollar katetmişler. Rönesans, reform, Sanayi devrimi, Aydınlanma dönemi, ihtilaller, Mezhep savaşları ve Birinci ve İkinci Dünya Savaşları gibi sıkıntılar çekerek bu raddeye gelmişler. Üstadımız bu uzun ve meşakkatli süreci "kâh öküz arabasına binmişler, yola gitmişler" cümlesi ile ifade ediyor.
Biz bu kazanımlara birden sahip olup, yani öküz arabasına binmeden direkt tren ve balonla neticeye uçacağız. Çünkü maddi medeniyet insanlığın ortak bir değeri ortak bir kazanımıdır; bu kazanımların el değiştirmesi ve geçişken olması bu asrın bir özelliğidir. Mesela, Güney Kore ve Japonya Avrupa gibi çile çekmeden o medeniyete birden sahip olmuşlardır. Biz de demokrasi ve fıtri yasalara tam uyarsak, aynı seviyeye birden ulaşma imkanına sahibiz.
Hatta bu medeni seviyeye ulaştıracak dinamikler bizde daha fazla. Birinci ve en etkili dinamik, güzel dinimiz İslam’ın elimizde olmasıdır. Asya’nın insan kaynakları açısından zengin olması ikinci bir dinamiktir. İmanın feyzi ve medeniyete olan şiddet-i açlık ise ayrı bir itici dinamiktir.
Burada ince bir noktaya temas ediliyor, o da şudur: Bu zamanda iletişim ve ulaşım çok hızlı geliştiği için, terakki ve medeniyetin el değiştirmesi de bir o kadar hızlı olabilir. Eğitim kaliteli hale getirilir, güzel ahlak yerleşir, demokrasi ve özgürlükler tam yerleşir ve doğru yatırım, ar-ge ve inovasyon / yenileşim, üretkenlik ve alın teri gibi değerlere ağırlık verilir ise, hızlı bir şekilde terakki ve dönüşüm hayal değildir.
Bütün bu dinamiklerin verdiği itici ve teşvik edici güçle, inşallah İslam alemi bir gün Avrupa medeniyetine ulaşacak, hatta geçecektir diye ümit ediyoruz.
Dipnotlar:
(1) bk. Divan-ı Harb-i Örfî, Hürriyete Hitap.
(2) bk. age.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
Burada esas isaret edilen iletisim, ulasim, ruya, keramet falan degil.
2 kanun'a ittiba edersek ilerleriz. Yoksa, nasil bir guruh zamaninda kapalilar, muslumanlar olamasa aya cikacaktik diye kendini avuttu. Biz dahi falancalar olmasa aya cikacaktik falan deyu ruyamizda gormeye devam ederiz.
2 Kanun nedir:
1- "kanun-u şer'iye-i esasiye" - amelen
2- "meşveret-i şer'iye" - fikren
bunlarin uzerinde dusunmek lazim.
Elbette ilham, ruya, sunuhat olacak. Amma birincisi isteyene verilir. Istemek de beyin damarlari catlayana kadar calismakla dusunmekle olur.
O medeni ilimleri derinlemesine bilmeden, kafa catlatmadan ruyamizda gorsek ne anlayacagiz, hadi anladik nasil uygulayacagiz.