Üstad, "Cihad farz-ı kifaye iken farz-ı ayn olmuştur, belki muzaaf bir farz-ı ayn hükmüne geçmiştir." demektedir. Herkes, özellikle de bayanlar da bu hükme dahil midir?
Değerli Kardeşimiz;
Üstadımız, bu zamanda en mühim cihadın manevi ve İslamı temsil noktasındaki cihad olduğunu ilan eder. İşte bu zamanda farz olan cihadın bu kısmıdır. Herkes kendi gücüne ve imkanına göre bu cihada destek verme mecburiyetindedir. Buna Misal kabilinden;
1. "Gerçi o tarihte, dini, dünyadan tefrik ile dinde ikraha ve icbara ve mücahede-i diniyeye ve din için silâhla cihada muarız olan hürriyet-i vicdan, hükümetlerde bir kanun-u esasî, bir düstur-u siyasî oluyor ve hükümet, lâik cumhuriyete döner. Fakat ona mukàbil mânevî bir cihad-ı dinî, iman-ı tahkikî kılıcıyla olacak."(1)
Burada, bu zamanda vicdan ve din hürriyeti, maddi cihada sed çektiği için, manevi cihad ehemmiyet kesbettiği dersi verilmektedir.
2. “'Böyle küçük meseleler için kıymettar vaktimi sarf etmektense, o çok kıymetli vaktimi zikir ve fikir gibi kıymettar şeylere sarf edeceğim.' deyip çekilerek ittifakı zayıflaştırmayınız."(2)
Şahsi zikir ve fikir elbette lazım, ama insanların imanı tehlikeye düşünce tebliğ dediğimiz manevi cihad daha ehemmiyetli olmuştur.
3. "Her bir mü’min i’lâ-yı kelimetullah ile mükelleftir. Bu zamanda en büyük sebebi maddeten terakki etmektir. Zira, ecnebîler fünun ve sanayi silâhıyla bizi istibdad-ı mânevîleri altında eziyorlar. Biz de fen ve san’at silâhıyla i’lâ-yı kelimetullahın en müthiş düşmanı olan cehil ve fakr ve ihtilâf-ı efkâracihad edeceğiz."(3)
Bu zamanda din namına maddeten terakki yolunda çalışanların da faaliyeti mühim bir cihad kabul edilmektedir.
4. "Amma cihad-ı haricîyi şeriat-ı garrânın berahin-i kàtıasının elmas kılınçlarına havale edeceğiz. Zira medenîlere galebe çalmak ikna iledir, söz anlamayan vahşîler gibi icbar ile değildir."(4)
Hariçteki düşmana da yine bu zaman itibariyle ikna ve ispat metoduyla cihad edilmelidir.
İşte bütün bu ifadelerden anlaşılıyor ki, bu zamanda emir bi'l-maruf, neh'i ani'l-münker alanında her müminin yapabileceği bir şeyler olduğu için kadın erkek fark etmez, herkes kendi gücüne göre cihad etmesi gerekir.
Emir bi'l-maruf, neh'i ani'l-münker, iyiliği emretmek kötülüklerden sakındırmak anlamındadır ki, Risale-i Nurlar, vermiş olduğu tahkiki iman dersleri ile bu vazifeyi hakkı ile yapıyor.
İnsanları iyiliğe götürecek ve kötülüklerden alıkoyacak yegane kuvvetlerden bir tanesi, belki en önemli olanı iman kuvvetidir. Risale-i Nurlar, bütün mesaisini ve enerjisini bu kuvvetin takviye ve tesisi için sarf ediyor. Dolayısı ile Risale-i Nurlar emir bi'l-maruf, neh'i ani'l-münker vazifesini bu zamanın şartlarına ve gereklerine göre en mükemmel ve tesirli bir şekilde ifa etmiş oluyor. Öyleyse, biz bu zamanda Risale-i Nurları okusak, anlatsak ve derslere iştirak edip başkalarının iştirak etmesine vasıta olsak, bu vazifeyi ifa etmiş oluruz.
Her insanın sorumluluk alanı, gücü ve imkanları nispetindedir... Mesela, Üstad'ın gücünün nispeti ve dairesi bütün insanlık iken, avam bir kimsenin gücünün dairesi bazen kendi nefsi ve ailesidir. Böyle olunca, her insanın kapasitesine göre bu vazifenin genişliği ve mesuliyeti değişebiliyor. Bu yüzden bir kalıp ortaya koymak ve herkesi o kalıba davet etmek uygun olmaz.
Bir bayanın irşat dairesi çocukları ve kendi gibi bayan arkadaşları iken, başka bir bayan, yazarlık kabiliyeti ile daha geniş kitlelere hitap edebilir. Bu yüzden herkes gücü ve kabiliyeti nispetinde hareket etmelidir. Zaten sorumluluğu da o kadardır.
Dipnotlar:
(1) bk. Şualar, On Birinci Şua, On Birinci Meselenin...
(2) bk. Lem'alar, Yirminci Lem'a, Altıncı Sebep.
(3) bk. Divan-ı Harbi Örfi, Hakikat.
(4) bk. age.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü