33. Söz - İkinci Bölüm

"Sonra, o kavânin-i külliye ve desâtir-i umumiye meydanlarında esmâlarını tecellî ettirip tenvir etti." İzah eder misiniz?

Sonra, bu kanun-u küllînin tazyikinden feryad eden fertlere, Rahmânü’r-Rahîm isimlerini hususî bir surette imdada yetiştirdi. Demek, o küllî ve umumî desâtiri içinde hususî ihsânâtı, hususî imdatları, hususî cilveleri var ki, herşey, her vakit, her hâceti için Ondan istimdat eder, Ona bakabilir. Bu harika cümleyi nasıl anlayabiliriz?

"Sonra, her menzilden, her tabakadan, her âlemden, her taifeden, her fertten, herşeyden kendini gösterecek, yani vücudunu ve vahdetini bildirecek pencereler açmış. Her kalb içinde bir telefon bırakmış." izah eder misiniz?

Bütün eşya hususen zihayat olanların ihtiyaçları ve bu ihtiyaçların imdada yetiştirilmesi hususunda bir iki müşahhas örnek verebilir miyiz?

İnsanın zahiri ve batıni hasseleri ve onların levazımatı ile ilgili neler söyleyebiliriz?

Bütün varlıklar ve hususiyetleri vücud-u Vâcib’e ve vahdetine nasıl şahitlik edebilir? Bunların şehadetinin; güneşin ışığıyla münasebetini nasıl anlamalıyız?

Vahid-i Ehad ifadesini açıklar mısınız? Birinci Pencere ile alâkalı olarak zikredilen Kerîm, Rahîm, Mürebbi ve Müdebbir isimlerinin öne çıkarılmasının hikmeti nedir?

Bütün bu hakikatlerin aklen görülmesi ve burada kalbin zikredilmemesinin bir sebebi var mıdır?

Münkirler için "cahil", fasıklar için "gafil" kelimesi tercih edilmiş. Bir hikmeti var mıdır?

Tabiata “sağır”, kuvvete “kör”, tesadüfe “sersem” denilmesi, esbaba “acziyet” ve “camidiyyet” isnad edilmesi ne mânaya gelmektedir?

Açıklayan: Prof. Dr. Alaaddin Başar
Program Adı: Sorularla Sözler

İndirme Linkleri
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yükleniyor...