"Sonra, bu kanun-u küllînin tazyikinden feryad eden fertlere, Rahmânü’r-Rahîm isimlerini hususi bir surette imdada yetiştirdi..." izah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
Allah’ın sünnetullah denilen ve hiçbir değişikliğe uğramayan küllî kanunları vardır.
“...(Hayır) sen Allah’ın kanununda asla bir değişiklik bulamazsın...” (Fatır, 35/43)
Mesela, “Her nefis ölümü tadacaktır (tadıcıdır).” küllî bir kanundur. Ölümün tazyikından feryad eden fertlere Rahîm ismi imdat eder. Mümine, ölümün hiçlik olmadığını, kabrin cennet bahçelerinden bir bahçe olduğunu bildirir.
Yazdan sonra kışın gelmesi de ayrı bir kanundur. Kışın soğuğundan muzdarip olan insanların imdadına kömürle, odunla, petrol mamulleriyle, elektrikle imdat eder. Bu nimetlerden faydalanma imkânı olmayan hayvanlara ise rahmetini ayrı bir şekilde tecellî ettirir. Kış aylarında insanlar kalın elbiseler, paltolar ve kalın ayakkabılar giyerek korunmaya çalışırken serçeler, köpekler,…, hiç üşümeden çok rahat bir şekilde hayatlarını sürdürürler. Onların ayakkabıları yoktur, ama ayakları soğuğu geçirmez bir yapıya sahiptir. Paltoları yoktur, ama ciltleri ve kürkleri onları soğuktan koruyacak hususiyetlere sahip kılınmıştır.
"Bak, bu işler içinde görünüyor ki, o misilsiz zatın pek büyük bir şefkati vardır. Çünkü her musibetzedenin imdadına koşturuyor. Her suale ve matluba cevap veriyor. Hatta bak, en edna bir hacet, en edna bir raiyetten görse, şefkatle kaza ediyor. Bir çobanın bir koyunu bir ayağı incinse, ya merhem, ya baytar gönderiyor." (Sözler, Onuncu Söz, Birinci Suret)
Koyuna ilaç ve baytar gönderilmesi hayalimize çok geniş bir pencere açıyor. Şöyle ki;
Koyun insanın hizmetine verilmiş mübarek bir hayvandır. Etinden de sütünden de yününden de istifade edildiği için, koyunun çobanı onun derdiyle ilgilenir. Koyunlar gibi, insanın hizmetine verilen sığırlar, atlar, develer, tavuklar, arılar için de insanlar bazı yardımlarda bulunurlar ve onları korurlar.
Ancak hayvan türleri hakkında üç milyon, yedi milyon gibi tahminler yapılıyor. Bunlar insanlarla temas hâlinde olmadıklarına göre, bunların dertlerine nasıl derman yetiştiriliyor? Bir karıncadan, bir örümcekten, aslanlara, parslara kadar uzanan bu silsile içinde hastalanma, ihtiyarlanma ve ölme devreleri geçerli olduğuna göre, bu sonsuz denecek kadar çok hayvanların rızıklanmalarından tedavi görmelerine kadar bütün ihtiyaçları Cenab-ı Hakk’ın sonsuz rahmetiyle, bilinmez bir şekilde yerine getiriliyor.
Hususi ihsanlar ve imdatlar için dua ediliyor. Küllî kanunların icraatına ise teslim ve tevekkülle mukabele edilir.
Bir başka kanun:
"Hayat musibetlerle, hastalıklarla tasaffi eder, kemâl bulur, kuvvet bulur, terakki eder, netice verir, tekemmül eder, vazife-i hayatiyeyi yapar." (Lem’alar, İkinci Lem'a)
Bu hakikati izah eden bir başka Nur dersi:
"… Risale-i Nur'dan aldıkları iman-ı tahkikî derslerinin nuruyla ve gözüyle, her şeyde rahmet-i İlahiyenin izini, özünü, yüzünü görüp, her şeyde kemal-i hikmetini, cemal-i adaletini müşahede ettiklerinden kemal-i teslimiyet ve rıza ile rububiyet-i İlahiyenin icraatından olan musibetlere karşı teslimiyetle, gülerek karşılıyorlar, rıza gösteriyorlar." (Kastamonu Lahikası, 84. Mektup)
Verdiğimiz misaller bir derece umumidir. Bir de her insanın başkalarına benzemeyen hususi bir dünyası, kendine mahsus emelleri, kederleri, sıkıntıları, başkalarından farklı imtihanları vardır. Üstadımız “insanın bir ferdinin sair hayvanların bir nevi hükmünde” olduğunu beyan etmekle bu hakikati veciz bir şekilde dile getirmiş oluyor. İslam’ın emir ve yasakları bütün Müslümanlar için aynıdır ve bunlarla her mümin imtihan edilmektedir. Bunun yanında her müminin hususi bir imtihanı vardır ki, bu hususi imtihanları kazanan müminlerin cennetteki dereceleri de birbirinden farklı olacaktır.
“Artık şüphe yok, zorlukla beraber bir kolaylık vardır.” (İnşirâh, 94/5)
Bir mümin de bu dünyada çeşitli musibetler ve hastalıklarla ağır bir imtihan geçirirken, onu rahatlatacak bazı sebepler yaratılır ve ıztırabı bir derece hafifler. Mesela, yeni bir ilaç tedavisi uygulanır, ondan fayda görmeye başlar yahut güzel bir haber alır, dertlerini bir süre unutur. Veya müjdeli bir rüya görür, onunla teselli bulur.
Bu farklı imtihanlar insanlar adedince farklılık gösterdiğinden ancak bazı misaller vermekle iktifa etmeye mecburuz.
Bu konuda Kur’ân-ı Kerîm’den de üç ayetin mealini nakledelim:
“Kullarım, beni senden sorarlarsa, (bilsinler ki), gerçekten ben (onlara çok) yakınım. Bana dua edince, dua edenin duasına cevap veririm. O hâlde, doğru yolu bulmaları için benim davetime uysunlar, bana iman etsinler.” (Bakara, 2/186)
“Hani Rabbinizden yardım istiyor, yalvarıyordunuz. O da 'Ben size ard arda bin melekle yardım ediyorum.' diye cevap vermişti.” (Enfâl, 8/9)
“(Ey Muhammed!) Nûh’u da hatırla. Hani o daha önce dua etmişti de biz onun duasını kabul ederek, kendisini ve ailesini o büyük sıkıntıdan (tufandan) kurtarmıştık.” (Enbiya, 21/76)
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü