"Zaman tarikat zamanı değil, hakikat zamanıdır." diyen Üstadımıza; tarikat şeyhlerinin bakış açısı nasıldır? Bazı tarikatlar devam ediyor, ancak; ne sohbet ediyor, ne de ilmî bir şey öğretiyorlar?
Değerli Kardeşimiz;
Her şeyden önce şunu biliyoruz ki, insanların hepsini bir meslek, meşrep ve bir kalıp içine sokmak mümkün değildir. Her insan kendi kabiliyet ve kapasitesi nisbetinde hareket eder. Bu yüzden, farklı meslek ve meşreplerin olması ve devam etmesi, makul ve fıtrî bir haldir, bunu değiştirmek mümkün değildir. Üstad hiçbir zaman, herkesi bir meşrebe dâhil edelim demiyor.
Risale-i Nurlarda, şartlar ve mesele iyice izah ve ispat edildikten sonra hüküm verilir. Bu şartları kavrayan bütün insaf ve vicdan sahibi şeyhlerin, Üstad'ın bu hükmüne itiraz etmesi düşünülemez.
Eski zamanda tarikattaki nefsin tezkiyesi ve kalbin tasfiyesi için tatbik edilen usuller, halihazırdaki tarikatlarda mevcut değildir. Yani eskiden bir tarikat müridi seyrü sülûk edebilmek için riyazet, uzlet, terk-i dünya gibi ağır ve meşakkatli bir terbiye merhalelerinden geçerdi. Günümüzde bu gibi usullerle manevî terakki ve tekemmül mümkün değildir. Ancak imanını muhafaza edip farzları yaparsa, bu zamanın müridi için en büyük bir kazançtır.
Eski zamandaki tarikat meslekleri şu anda şeklen devam ediyor, mahiyet olarak devam etmiyor. Bu da Üstad'ın "Zaman tarikat zamanı değildir." fikrini te’yid ediyor.
Üstad'ın "Zaman tarikat zamanı değildir" demesinde; tarikatları inkâr ya da ehemmiyetsiz görme manası yoktur. Burada kast edilen mana; eski zamanda tarikatlar tarafından tatbik edilen terbiye usullerinin, bu zamanda tatbik edilmesinin imkânsız bir hale gelmiş olmasıdır. Bu zamanın şartları; riyazet ve uzlet gibi usulleri tatbik etmeye uygun değildir. Üstad Hazretleri bu müşkül durumu; "Zaman tarikat zamanı değil, cemaat zamanıdır" şeklinde tarif ediyor.
Benzer bir manayı tarikatın en büyük reisi İmam-ı Rabbanî de ifade ediyor. İmam-ı Rabbanî tarikatta gidebilmek için iki şartı lüzumlu görüyor. Birisi sağlam ve tahkikî iman, diğeri ise farzların edasıdır; şayet bu ikisinde kusur ve eksiklik varsa tarikatta gidilmez diyor.
Tarikat, ancak iman ve ibadet temelinde yükselen bir binadır. Temel sağlam olmaz ise bina ayakta durmaz. Bu zamanda insanlarının ekserisinde bu ikisi de eksik olduğuna göre; tarikatta gitmesi mümkün değildir. Gitse de şeklen ve sûreten gider.
Hâlihazırdaki tarikatlar sûreten tarikat gibi duruyorlar, ama mahiyet olarak dinî birer cemaattirler. Buna da tenkid etmeden saygı duymak gerekiyor. Zira oraya gidenler mensubiyet duygusu ile imanlarını muhafaza edip farzlarını eda ediyorlar, bu da bu zamanda çok mühim kazançtır.
Öyle ise Üstad Hazretlerinin bu sözünü iyi anlayan hiçbir tarikat şeyhi, ona darılmaz ve küsmez. Üstad Hazretleri burada ilmî ve içtimaî bir tespitte bulunuyor, bu tespiti iyi tahlil eden her insaf sahibi de bu fikri kabul eder, kanaatindeyiz. Ama bu ifadeleri farklı değerlendiren bazı şeyhler de çıkıp itiraz edebilirler, zaman zaman edenler de olmuştur.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar