"Zulüm devam etmez, küfür devam eder." Ne demektir?
Değerli Kardeşimiz;
Küfür ile zulüm birbirinden ayrı iki mefhum. Ancak kimi zaman biri diğerinin yerinde de kullanılabiliyor. Her küfür zulümdür; ancak her zulüm, küfür değildir. “Şirk en büyük bir zulümdür” ayetinden de bunu anlıyoruz. Zulüm eğer dinsizlik adına yapılıyorsa, o küfürdür. Eğer dinsiz bir şahıs veya bir zümre, küfür ve dinsizlik hesabına değil de, menfaat gibi başka sebeplerle zulüm yaparsa, bu da küfür olmaz.
Küfür ve küfür hesabına yapılan zulüm ise, ayetin ifadesiyle büyük bir cinayettir. Küçük suçlar küçük mahkemelerde, büyük cinayetler ve suçlar ise büyük mahkemelere bırakılır. Kâfir ve zalimlerin suçları çok azim olduğu için mahkeme-i kübraya bırakılıyor.
Küfür ve dinsizlik hesabına yapılmayan zulümler ise inkâr ve şirke nisbeten daha küçük olduğundan cezası dünyada peşin veriliyor. Küçük kabahatleri işleyenlerin cezaları nahiyelerde verilir, büyük kabahatleri de büyük mahkemelere gönderilir. Öyle de, ehl-i imanın ve has dostların hükmen küçük hataları, çabuk onları temizlemek için, kısmen dünyada ve sür’aten verilir. Ehl-i dalaletin cinayetleri o kadar büyüktür ki, kısacık hayat-ı dünyeviyeye cezaları sığışmadığından, mukteza-i adalet olarak âlem-i bekadaki Mahkeme-i Kübraya havale edildiği için, ekseriyetle burada cezaya çarpılmıyorlar.
Cenâb-ı Hak, günahlarına keffaret olması ve âhirete bırakılmaması için, mü’minlere bu dünyada bela ve musibetler veriyor, onları çeşitli eza ve cefalara maruz bırakıyor.
Deprem, sel, yangın ve kuraklık gibi afetler, daha ziyade insanların umumî günahlarına hem bir ceza, hem de terbiye hükmündedir. Bu gibi hâdiseler Allah’ın sonsuz şefkatine zâhiren uygun düşmüyor gibi görünse de depremde ehl-i imanın zâyi’ olan mallarının sadaka yerine geçmesi, gaflet ve dalalette olanlara bir ikaz olması gibi nice rahmet cihetleri de vardır.
Üstad Hazretlerinin; “Zulüm nev’inden ilişen mülhidler, bu dünyada tokatını yiyecekler ve kısmen yiyiyorlar; ve zındıka ve dalâlet hesâbına ilişenler çabuk tokat yemeyip tehir ediliyorlar” gibi ifadeleri de gösteriyor ki, ilişmeleri eğer zulüm nev’inden ise tokatlarını yiyeceklerdir. Zalimin cezalandırılmasını illa zahir bir mağlubiyet ve musibet şeklinde de anlamamak gerekir.
Üstadımızın aşağıdaki ifadeleri dünyada zalimin çok farklı şekilde cezalandırıldığını bize gösteriyor:
"Nev-i beşer, bu son Harb-i Umuminin eşedd-i zulüm ve eşedd-i istibdâdı ile ve merhametsiz tahribâtı ile; ve bir tek düşmanın yüzünden yüzer mâsumu perişan etmesiyle; ve mağlûpların dehşetli me'yusiyetleriyle; ve gâliplerin dehşetli telâş ve hâkimiyetlerini muhâfaza ve büyük tahribâtlarını tâmir edememelerinden gelen dehşetli vicdan azablarıyla…"(1)
Bu gibi ifadeler gösteriyor ki, zalimlere gelen musibetler sadece maddî değil, belki daha büyük azap olarak manevî de olabilir.
(1) bk. Emirdağ Lahikası-I 191. Mektup.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü