"Herhalde bir cereyan onun hareketini kendi hesabına alacak, dünyevî maksadına âlet edecek, o hizmetin kudsiyetini bozacak." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"Hem şimdi hükmeden öyle kuvvetli cereyanlar içinde siyasete girenlerden hiçbir kimse, istiklâliyetini ve ihlâsını muhafaza edemez. Herhalde bir cereyan onun hareketini kendi hesabına alacak, dünyevî maksadına âlet edecek, o hizmetin kudsiyetini bozacak."
"Hem maddî mübarezede şu asrın bir düsturu olan eşedd-i zulüm ve eşedd-i istibdat ile birinin hatâsıyla onun mâsum çok taraftarlarını ezmek lâzım gelecek. Yoksa, mağlûp düşecek."
"Hem dünya için dinini bırakan veya âlet edenlerin nazarlarında Kur'ân'ın hiçbir şeye âlet olmayan kudsî hakikatleri, bir poraganda-i siyasette âlet olmuş tevehhüm edilecek."
"Hem milletin her tabakası, muvafıkı ve muhalifi, memuru ve âmisinin o hakikatlerde hisseleri var ve onlara muhtaçtırlar. Risale-i Nur şakirtleri, tam bîtarafane kalmak için siyaseti ve maddî mübarezeyi tam bırakmak ve hiç karışmamak lâzım gelmiş."(1)
Burada "hükmeden kuvvetli cereyanlar"dan maksat, o dönemin felsefi ve siyasî doktrinleridir ki, partilerin tüzüğünde de bu gibi felsefi ve siyasî doktrinler hâkimdir. Her parti tüzüğünü bu gibi cereyanlara göre teşkil ve tanzim eder.
Mesela, sosyalizmden beslenmiş "a partisi" maksat ve tüzüğünü buna göre tanzim edip şekillendirir. Aynı şekilde başka kuvvetli bir cereyan olan faşizmden ruh almış "b partisi" de tüzüğünü ve hareket planını buna göre tanzim eder...
Bu gibi siyasî partilere üye olan birisi, partinin genel felsefesinden ve ideolojik yapısından müstakil hareket edemez. O cereyanın bir askerî veya siyasî bir militanı olur ya da olmak mecburiyetinde kalır.
1980 öncesi Türkiye’de yaşanan elim hâdiseler, sağ- sol davası bunun delilidir. Farz-ı muhal olarak, bir Nur talebesi sosyalist bir partiye girse, onun hesabına çalışmak ve onun bir aleti olmak zorunda kalır. Kendi itikat ve düşüncelerimizin galip olduğu bir teşekkül vücut bulmadan, farklı cereyanların tesirinde olan teşekküllerin içinde serbest ve safi hareket edemeyiz. Öyle ise bir Nur talebesi sadece ve sadece iman cereyanında safi ve serbest olabilir. Başka parti ve patırtılar insana tam serbestlik vermez. Şimdilerde bile parti içi demokrasinin olmadığından yakınılırken, o dönemlerin katı ideolojik yapıları öyle bir serbestliğe hiç müsait değildi. Üstad Hazretleri bu manalarda remzî olarak işaret ediyor.
Hem dini, kendi partisine daha ziyade has göstermekle dini sıfatının mükemmelliğini siyasî bir tercih ve üstünlük vasfı olarak umuma duyurmağa ve yaymaya çalışacaktır. Böyle bir partinin dinî sıfatı herkes tarafından bilindikten sonra, siyasî icraatında yaptığı hatalar, aldığı isabetsiz kararlar, verdiği dengesiz beyanatlar, siyasî zaaflarından ve hatalarından dolayı, o partinin zatında, İslâmiyet’e ve dindarlara hücum edilecektir. Din düşmanları hatalarından dolayı dine tecavüz etmeğe, dini mahkûm etmeğe ve ithamlarla din adamlarının itibarlarının kırılmasına çalışacaklardır.
(1) bk. Şualar, On Dördüncü Şua.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar