"Adem-i tahayyüz" ve "adem-i tecezzi" terkiplerini açıklar mısınız?
Değerli Kardeşimiz;
Lügat manasıyla tahayyüz, “yer kaplama, mekân tutma” demektir. Tecezzi ise, cüzlere bölünme, kısımlara ayrılma manasına gelir.
Adem-i tahayyüz; Cenab-ı Hakk’ın zamandan ve mekândan münezzeh olduğunu, adem-i tecezzi ise bütün eşyanın aynı sonsuz kudretle yaratıldığını, küçüğe az, büyüğe çok kudret sarf edilmediğini, sıfatlarının tecellisinde bir bölünme, parçalanma, azalma yahut çoğalmanın söz konusu olmadığını ifade eder.
Allah bütün isim ve sıfatları ile her mahlûkun yanında hazır ne nazırdır.
Bir ismi Nur olan Allah’ın bütün isimleri ve sıfatları da nuranidir. Üstad Hazretleri ilahi sıfatların icraatında tecezzi ve inkısam (parçalara, kısımlara ayrılma) olmadığını beyan ediyor. Yani Cenâb-ı Hakk’ın bir çiçeği yaratması da sonsuz kudretledir, bir yıldızı yaratması da. Birinciye az, ikinciye çok kudret sarf ediliyor değildir. O kudrete mazhar olmak, onun icraatlarını ayna olmak konusunda da bir ile bin arasında fark yoktur.
Nuranilerde bölünme olmadığının en güzel bir misali sevapların bölünmezliğidir. Okuduğumuz bir hatm-i şeriften hasıl olan sevabı bütün müminlere bağışladığımızda, her birine o hatmin sevabı bölünmeden aynen ulaşır.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü