Ahsen-i takvim ne demektir? İnsanın esfel-i sâfilîn veya a'la-yı illiyinde bulunması ne demektir ve nasıl olmaktadır?
Değerli Kardeşimiz;
"Biz insanı en güzel şekilde yarattık.” (Tin, 95/4) ayeti, insanın en mükemmel olarak yaratıldığını ifade etmektedir.
Ahsen-i takvim; en güzel bir kıvam, en güzel bir mahiyet, en güzel bir suret demektir. Yaratılan her mahluk hasendir yani güzeldir, ama ahsen değildir. İnsan ise ahsendir, en güzeldir.
Rahîm-i Zülkemâl, ebedî saadete namzet olarak yarattığı, akıl, hafıza, hayal ve daha nice zahiri ve bâtınî hassalarla teçhiz edip süslediği insanın ruhuna, tefekkür, ibadet, şükür gibi ulvi vazifeleri yapmasına en münasip bir beden giydirmiştir.
İnsanın bedeni en güzel olduğu gibi, ruhu da en güzeldir. İnsanın yemesi, içmesi, oturması ve yatması gibi bütün fiilleri en mükemmeldir. O, hem beden hem de ruh bakımındanen mükemmel ve en güzeldir.
Bu İkinci Mebhas’ın giriş cümlesinde,
"İnsan ahsen-i takvimde yaratıldığı ve ona gayet câmi’ bir istidad verildiği için; esfel-i safilinden ta âlâ-yıilliyyine, ferşten ta arşa, zerreden ta şemse kadar dizilmiş olan makamata, meratibe, derecata, derekata girebilir ve düşebilir bir meydan-ı imtihana atılmış…"(1)
buyuruluyor. Yani, ahsen-i takvimde yaratılan insan bu mükemmel yaratılışını hayırda ve istikamet yolunda kullandığı takdirde a'lâ-yıilliyyîne çıktığı gibi, aynı sermayeyi şer yolunda kullandığında esfel-i safilîne düşer.
Birinci Mebhas’ta geçen, “İnsan nuru iman ile ala-yı illiyyine çıkar. Cennete layık bir kıymet alır. Ve zulmet-i küfür ile esfel-isafiline düşer. Cehenneme ehil olacak bir vaziyete girer.”(2) cümleleriyle, insanın terakki ve tedennisinin bu dünyada tahakkuk ettiği açıkça beyan edilmiş oluyor.
Dünya ahiretin tarlası olduğundan, dünyada manen yükselen insanlar ahirette de cennetin yüksek tabakalarına çıkacaklar, alçalan insanlar ise cehennemin en aşağı derekelerinde azap çekeceklerdir.
Bundan dolayı, “a'lâ-yıilliyyîne” cennetin en yüksek mertebeleri, “esfel-isafilîne” ise cehennemin en aşağı tabakaları şeklinde mana verilmiştir.
Evet insan, iman, marifet, ubudiyet, takva, tefekkür, zikir ve tesbih gibi ulvi ibadetlerle “a'lâ-yıilliyyîne” çıkar, emin bir halife olur, Allah’a aziz bir kul, Peygamber Efendimize (asm) şerefli bir ümmet olur. İman etmezse ya da iman ettiği halde, kulluk vazifesini yerine getirmezse, ulvi hakikatlerden uzak kalarak nefsinin süfli arzularının peşinden giderse, “esfel-isafilîne” düşer, zelil bir mahluk olur.
Dipnotlar:
1) bk. Sözler, Yirmi Üçüncü Söz, İkinci Mebhas.
2) bk. age., Birinci Mebhas.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü