"Ve öyle bir ahsen-i takvim içinde bir sıbga-i Rabbâniye vermiş ki, o maddi, cismani, camid kafada manevi, gaybi, hayattar olan beyan ve hitap çiçeği açıldı." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"Ve öyle bir ahsen-i takvim içinde bir sıbga-i Rabbâniye vermiş ki, o maddi, cismani, camid kafada manevi, gaybi, hayattar olan beyan ve hitap çiçeği açıldı." (Mektubat, Yirminci Mektup, İkinci Mektup)
Tîn suresinin dördüncü ayetinde insanın ahsen-i takvimde yaratıldığı beyan ediliyor. Ahsen-i takvim için meallerde “en güzel biçimde, en güzel şekilde” gibi manalar verilmiş. Bu meallerin hepsi güzel ve doğru olmakla birlikte konuyu değerlendirirken Üstad Hazretlerinin; "…ceset ruhun hanesi ve yuvasıdır, libası değil." ifadesini de ehemmiyetle dikkate almak gerekiyor.
İnsanın bedeni de en güzel şekilde yaratılmıştır, ancak onun bu güzelliği ruhun ahsen-i takvimde yaratılmış olmasından kaynaklanıyor.
Nur Külliyatından Yirmi Üçüncü Söz’de bu konu on ayrı bahis halinde işlenmiştir. Bu derslerden anladığımıza göre ahsen-i takvim insan ruhunun mükemmelliği, camiiyeti ve bütün ruhlardan üstünlüğüdür. Nitekim Onuncu Söz’ün “bab-ı İnsaniyet” bahsinde de göklerin, yerin ve dağların yüklenemediği emanet yükünü insanın yüklenmesi onun istidadına bağlanıyor ve şöyle buyuruluyor:
"Hem hiç kabil midir ki, Hâkim-i Bilhak, Rahîm-i Mutlak, insana öyle bir istidat verip, yer ile gökler ve dağlar tahammülünden çekindiği emanet-i kübrâyı tahammül edip, yani küçücük, cüz'î ölçüleriyle, san'atçıklarıyla Hâlıkının muhît sıfatlarını, küllî şuûnâtını, nihayetsiz tecelliyâtını ölçerek bilip; …" (Sözler, Onuncu Söz, On Birinci Hakikat)
Ne göklerde ne yerde ne de onlardaki herhangi bir varlıkta bu istidat yoktur. Misal olarak sadece kudret sıfatını düşünelim: İnsandan başka hiçbir varlıkta kendisine ihsan edilen Kudret sıfatını bir mukayese unsuru olarak kullanmakla, “Ben nasıl kudretimle şu taşı kaldırıyorsam Allah da bütün âlemleri o sonsuz kudretiyle sevk ve idare ediyor.” deme istidadı yoktur.
İnsanın ahsen-i takvimde yaratılmış olmasının mühim bir ciheti kendisine hitap ve beyan kabiliyetinin verilmiş olmasıdır. Bir hayvan nevinin bütün fertleri aynı şeyi konuşurlar. Serçenin ötmesi onun konuşması olarak düşünülürse, bütün serçeler aynı sesi çıkarır ve onunla birbirlerine çok dar manada da olsa bir şeyler ifade etmiş olurlar. Ama insan bu konuda hiçbir canlı türüyle kıyas kabul etmez bir zenginliğe sahiptir. Onun bütün fertleri her gün çok farklı şeyler konuşur, çok değişik şeyleri ifade ve beyan ederler. Ayrıca insanlar çok farklı dillerde de kelam ederler.
Cümlede verilen bu temel bilgi yanında mühim bir konuya da işaret edilmektedir:
Manevi ve gaybî olan beyan ve hitap çiçeği “maddi, cismani, camid kafada” teşekkül etmektedir. Bu çok büyük bir kudret mucizesi, bir hikmet eseridir. Bedenin her bir organı ayrı bir mucize olduğu gibi, ruha takılan her bir duygu, her bir latife ve her bir his de ayrı bir hikmet ve sanat mucizesidir. Bu mucizelerden birisi de konuşma sıfatıdır. İnsanın ruhu ile bedeni arasındaki bu akıl almaz münasebetleri kurmak, ancak Allah’a mahsustur.
Sadece bir misal vermekle iktifa edelim:
Çok üzülen bir ruhun bu büyük hüznü, gözlerden yaş olarak akmakta, idrakinden aciz olduğumuz bir gaybî faaliyetle üzüntü gözyaşı olarak tezahür etmektedir.
İlave bilgi için tıklayınız:
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü