"اَلْحَمْدُ ِللّٰهِ cümlesi, herbiri niam-ı esasiyeden birine işaret olmak üzere, Kur’ân’ın dört sûresinde tekerrür etmiştir." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"Saniyen: Şu اَلْحَمْدُ ِللّٰهِ cümlesi, her biri niam-ı esasiyeden birine işaret olmak üzere, Kur’ân’ın dört sûresinde tekerrür etmiştir. O nimetler de, 'neş’e-i ûlâ ile neş’e-i ûlâda beka, neş’e-i uhrâ ile neş’e-i uhrâda beka' nimetlerinden ibarettir."(1)
Neşe-i ula, ilk diriliş olup, insanın yoktan var edilip dünya hayatına gönderilmesi ve bu dünya hayatında varlığının her an devam ettirilmesidir. Zira varlığımız kayyumiyet sırrı ile her an devam ettiriliyor. Tabiri caiz ise, Allah, bir an elini üzerimizden çekse, hemen helak olup yok oluruz. Demek insan açısından en mühim nimet "var olma ve varlığının devam ettirilmesi"dir. Keza, kâinat çarkının işletilmesi de bu iki nimete hizmet etmek içindir.
Mesela, Güneş sistemi bozulsa, insanın var olma ve varlığını idame ettirmesi mümkün olamaz. Hatta diğer bütün nimetler de bu iki nimet temelinde ihsan ediliyor. Yani diğer nimetlerin varlığı bu nimete bağlanmış, bu olmasa onlar da olmaz demektir.
Neşe-i uhra ise ikinci diriliş demektir. Ki insan öldükten sonra yeniden var edilecek ve varlığı yine idame ettirilecektir. Yani bu dirilişte de benzer bir var olma ve varlığının idamesi söz konusudur. Lakin bu nimetin şöyle bir farkı bulunuyor; bu dirilişten sonra insan ebedî bir şekilde ölümden azad ediliyor.
Bütün bu nimetler şükür ister, "elhamdülillah" kelimesi de şükrün hem nişanesi hem de anahtarıdır ki, en makbul zikirler içine girmiştir. Kur'an'ın ilk suresi olan Fatiha'nın "elhamdülillah" ile başlaması da bu yüzdendir.
“Hamd, âlemlerin Rabbi, Rahman ve Rahîm olan Allah’a mahsustur.” (Fatiha, 1/2-3)
“Hamd o Allah’adır ki, göklerde ne var, yerde ne varsa hepsi Onundur. Ahirette de hamd Onundur. O, hüküm ve hikmet sahibidir. Her şeyden haberdardır.” (Sebe, 34/1)
"Hamd O Allah’a mahsustur ki, kuluna kitabı indirdi ve onun içine tutarsız hiçbir şey koymadı." (Kehf, 18/1)
"Hamd, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden Allah’ın hakkıdır. Bir de kâfirler kalkmışlar, birtakım putları Rab’lerine eşit sayıyorlar!" (En'am, 6/1)
"Hamd, gökleri ve yeri yaratan ve melaikeyi iki, üç, dört... kanatlı elçiler yapan Allah’a mahsustur. O, yaratıklarından, istediğine, dilediği kadar fazla özellikler verir, çünkü O her şeye kadirdir." (Fatır, 35/1)
Neş'e-i ûlâ ile neş'e-i ûlâda beka: Neş’e; dirilmek, hayatlanmak manasına geliyor. Ûla ise; ilk defa demektir. Cümlenin umumi manası ise; insanı ilk defa yoktan var edip hayatlandıran Allah’tır. Cümledeki beka ise; varlık sahasına çıkardıktan sonra, bu hayatı devam ettiren ve devamı için lazım olan bütün şartları hazırlayan da Allah’tır, demektir. Yani hayatı veren O olduğu gibi, hayatı devamlı kılan da O'dur. Bu cümleye birinci diriliş denir, insanın dünyaya gelmesi demektir.
Neş'e-i uhrâ ile neş'e-i uhrâda beka: Bu cümlede ise; ikinci diriliş ve onun devamına işaret ediliyor. Yani insan dünya hayatında ölüme maruz kalınca, ikinci bir diriliş ile yeniden hayata mazhar olması gerekir. İşte insanlar öldükten sonra, tekrar insanları hayatlandırıp diriltecek ancak Allah’tır. Hayatlandırdıktan sonra, hayatlarını devam ettirecek, şartları ve sebepleri hazırlayacak ve onları devamlı kılacak yine Allah’tır. Neş’e diriltmek iken, beka diriltilmiş şeyin devamlılığını temin etmek demektir.
Fatiha'nın tefsiri sadedinde olduğu için, Fatiha'nın dışında dört surede geçiyor, denilmek isteniyor; yoksa "elhamdülillah" kelimesi Fatiha ile beraber beş surenin başında zikrediliyor, bunu da ayrıca ifade edelim.
(1) bk. İşaratü'l-İ'caz, Fatiha Suresi Tefsiri.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar