"Asıl istib’ad, asıl müşkilat, hakiki suûbet ve dehşetli külfet Allah’ı tanımamakta" olduğu halde; neden insanların çoğu bu yolda gidebiliyorlar?
Değerli Kardeşimiz;
Günümüzün madde, menfaat ve sefahat mihraklı cemiyet yapısında, insan nefsi; iman, ibadet ve ahlaktan uzak durmayı esas kabul etmiş ve hiçbir kayıt tanımayacak kadar yoldan çıkmıştır. Bu bozuk yapının içinde bulunan insanlar, toplumun da sürekli telkinleriyle, hayatın gayesini menfaat, zevk ve safa olarak benimsemişler, bunları engelleyecek fikir ve inançlara karşı peşin hükümle hemen cephe alma yolunu tutmuşlardır.
Kendilerine kâinatın yaratılışından söz etseniz ve bu âlemde hiçbir şeyin hikmetsiz, gayesiz olmadığını, insanın da başıboş olamayacağını anlatsanız, nefisleri hemen rahatsız olur ve “Ben metafizik meselelere alaka duymuyorum.” gibi çok basit bir sebeple sizi dinlemekten şiddetle uzak dururlar.
Üstadımızın sözünü ettiği, “Asıl istib’ad, asıl müşkilat, hakiki suûbet ve dehşetli külfet Allah’ı tanımamakta”dır hakikati bunlara çok yabancıdır. Bunlar düşünmeden yaşamayı bir inanç halinde telakki ettikleri için, bu hakikati iç âlemlerine hiç almazlar. Böylece, kısa bir süre için de olsa kendilerini aldatırlar.
Böyle kısır bir düşünce, aynen içki ve uyuşturucu gibi, fikirleri donuklaştırır, vicdanları çalışamaz hale getirir.
Üstadımızın sözünü ettiği müşkilat, bu âleme ve kendi varlıklarına bir mana vermeye çalışan, şu muhteşem âlemin bir yaratıcısı olduğunu vicdanlarında duydukları halde, akılları bu hakikati ihata edemeyen kişiler içindir.
Üstad Hazretleri, düşünce muvazenesini sağlam kuramamış olan bu gibi insanlara hitap ederek, sanki şöyle demiş oluyor:
“Siz bütün varlık âleminin bir tek zatın emrinde çalıştığını gözünüzle gördüğünüz halde bunu aklınıza sığıştıramıyorsunuz. O halde bir de bunun zıddı olan inançsızlığa bakın bakalım, bu mevcut nizamı, bu hikmetli faaliyetleri nasıl ve ne ile izah edeceksiniz?”
“Bir harf katipsiz olmaz.” hakikatini küçük bir çocuk dahi kabul ettiği ve bunun zıddını imkânsız gördüğü halde, bu kâinat kitabını kâtipsiz, sahipsiz kabul etmek nasıl düşünülebilir?!. İşte asıl akıldan uzak olan, böyle bir düşüncedir.
“Bu muhteşem kâinat nasıl olur da bir tek Zat tarafından kolayca yaratılır ve idare edilir?” sualini soran ve bunu akıldan uzak görerek inkâr yoluna giden bir kimse, bütün bu varlıkların kendi kendine, tesadüfen oldukları vehmiyle nasıl tatmin olabilir?!. İşte asıl zorluk, böyle asılsız bir düşünceyi, böyle batıl bir inancı kabul etmektir.
Başta ifade ettiğimiz gibi, düşünen insan için hakikat budur. Ama düşünmeden yaşamayı meslek edinmiş bir kişi bu istibadı, bu müşkilatı hiç nazara almaz bile. Onun için bir zorluk da söz konusu değildir. Ancak, Üstad hazretlerinin buyurduğu gibi “Kısa bir zamanda düğüm açılır, hakikat ortaya çıkar.” Fakat bu safhada, artık düşünme ve inanma dönemi gerilerde kalmış, sıra hesap vermeye ve ceza görmeye gelmiştir.Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü