"Ayet", "Delil" ve "Hüccet" farklı mıdır?
Değerli Kardeşimiz;
Ayet; “bir şeyin ve bir maksadın mevcudiyetini gösteren alamet ve delildir.” Buna bağlı olarak “açık alamet, delil, ibret, işaret” gibi manalarda da kullanılmıştır.
Kur’an-ı Kerim’de Allah’ın varlığını ispat eden delillerden ekseriyetle ayet diye söz edilir. Kelam ve felsefede ihtira, gaye ve nizam gibi isimler verilen bu deliller Kur’an’da Allah’ın varlığı ile ilgili ayetlerin ana konusunu teşkil eder.
Delil: Arapçada “yol göstermek, irşat etmek” manasındaki delalet kökünden mübalağa ifade eden bir sıfat olup “yol gösteren, doğru yola ve doğru neticeye götüren” manasına gelir.
Kur’an-ı Kerim’de bir ayette “kılavuz” manasında kullanılmakta (bk. Furkan 25/45), ayrıca altı ayette “kılavuzluk etmek; göstermek, haber vermek” manalarında aynı kökten türeyen fiiller yer almaktadır.(1)
İlk kelam âlimlerine göre delil, herhangi bir konuda gerçeğe veya ispatlanması istenen hususa ulaştıran şeydir. Sünni kelamın kuruluşuna mühim katkılarda bulunan Bâkıllânî’ye göre delil, duyularla idrak edilmeyen ve zaruri olarak kendiliğinden bilinemeyen hususların bilinmesini sağlayan şeydir.
Gazzâlî’den itibaren delille ilgili olarak yapılan tarifler, mantıki bir şekil almaya başlamıştır. Gazzâlî delili, “yeni bir bilgi meydana getiren yani sonuca ulaştıran iki öncülün birleşmesi”(2) şeklinde tarif ederken, Seyfeddin el-Âmidî “delil mantıki bir kıyastır” demiştir.
Seyyid Şerîf el-Cürcânî ise delili, Fahreddin er-Râzî’ye uyarak “bilinmesi başka bir şeyin bilinmesini gerektiren şey” diye tarif ettikten sonra delilin hakikatini, kıyasta orta terimin küçük öncülde bulunması ve onu kapsaması şeklinde açıklamıştır.(3) Delil, daha ziyade bir hükmün ispat edilmesini veya bir sonucun ortaya çıkarılmasını sağlayan vasıtadır.
Hüccet: Sözlükte "delil, burhan, senet" manasına gelen hüccet (çoğulu hücec) "bir davanın sıhhatine delalet eden şey" demektir.
Sözlükte “kastetmek, yönelmek, ziyaret etmek, üstün gelmek” manasına gelen hacc kökünden türemiş bir isim olup “isabetli yönelişi ispatlayan delil” demektir. Hüccet Kur’an’da yedi yerde isim olarak, on dört yerde de fiil kalıbında tekrarlanır.(4)
Kur’an-ı Kerim’de hüccet, “insanların peygamberlerden sonra Allah’a karşı getirecekleri bir delil bulunmasın diye” (Nisa 4/165) misalinde görüldüğü üzere bazen ihticâc yani “delil getirme” manasını(5), “Aramızda tartışmaya gerek yoktur” (Şûrâ 42/15) misalinde olduğu gibi “muarızın delilini reddedip ona üstün gelmek için tartışmaya girişmek” manasındaki muhâcce manasını ifade eder.(6)
Bu ayetlerden anlaşıldığına göre “hüccet-i bâliğa” (hedefe ulaşan asıl delil) Allah’a mahsus olup, buna karşı getirilen hüccetler boştur ve onun hakkında tartışmaya girişilmemelidir. Yine bu ayetlerde Allah tarafından gönderilen peygamberler Allah’ın insanlara karşı hücceti olarak kabul edilmiş, inkârcıların öne sürdükleri itirazlar hüccet diye adlandırılmakla birlikte iddialarını ispatlayıcı kalitede sayılmamış, hakkında hiçbir bilginin bulunmadığı konularda istidlâlde bulunmak isabetli görülmemiş, kesin bilgiye dayanmayan hüccetlere değer atfedilmediği gibi kesin hüccetleri kabul etmeyenlerle tartışmayı sürdürmek tavsiye edilmemiş ve Allah’a teslimiyet gösterilerek tartışmanın sona erdirilmesi istenmiştir. Ayrıca hidayet üzere bulunanlara karşı tartışma yapılmasının uygun olmadığı açıklanmıştır.(7)
Hüccetle ilgili ayetleri inceleyen âlimler Kur’an’ın bütün iddialarını kesin hüccetlere dayandırdığına, fikri mücadelelerin hüccetlerle yapılmasını emrettiğine, bundan dolayı onun baştan sona hüccetler, beyyineler ve burhanlarla dolu olduğuna dikkat çekmişlerdir.(8)
Dipnotlar:
1) bk. M. F. Abdülbâkī, el-Muʿcem, “dil” md.
2) bk. el-İḳtiṣâd, s. 14.
3) bk. et-Taʿrîfât, s. 104.
4) bk. M. F. Abdülbâkī, el-Muʿcem, “ḥcc” md.
5) bk. İbnü’l-Cevzî, II, 256; III, 78.
6) bk. Şevkânî, IV, 531.
7) bk. M. F. Abdülbâkī, el-Muʿcem, “ḥcc” md.
8) bk. İbn Kayyim el-Cevziyye, I, 145; II, 58.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü