Bazen hakikatleri anlamada eksikler olması normal mi? Sıkıntı ve kabz hâlinde Risale-i Nur'da hangi mevzular okunmalı?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

Üstad'ımız bu mevzuda Sabri Ağabey'e hitaben yazdığı mektupta şöyle demektedir:

"Eğer sair teellümât-ı ruhaniye ise, sabra, mücahedeye alıştırmak için Rabbanî bir kamçıdır. Çünkü emn ve ye’sin vartasına düşmemek hikmetiyle, havf ve reca müvazenesinde sabır ve şükürde bulunmak için kabz-bast hâletleri celal ve cemal tecellisinden intibah ehline gelmesi, ehl-i hakikatçe medar-ı terakki bir düstur-u meşhurdur." (Kastamonu Lahikası, 3. Mektup)

Evet, Cenab-ı Hak insana bazen genişlik, bazen darlık vermesi, Kabız ve Basıt isimlerinin tecelllisinden gelmektedir. Bu isimler insanın terakkisi için tecelli isterler. Bizler de bunlardan istifade edip manen terakki etmek iktiza eder.

Bu nedenle şahsi okumalarımızı her hâlükârda düzenli olarak yapmak esas olmalıdır. Bununla beraber, zihnimiz açık olduğu vakitlerde mütalaalı mevzulara, kabz hâllerinde ise his ve kalbe hitab eden meselelere ağırlık vermeliyiz. Kabz hallerinde Kur'an ve Cevşen okumak çok faydalı olur.

Âlemde ne varsa Allah'ın isim ve sıfatlarından yansımaktadır. Kabz ve bast hâlleri de Allah'ın Kabız (kapatan) ve Basıd (açan ve yayan) isimlerinin yansımasıdır. Demek bunların da çok hikmet ve rahmet cihetleri vardır.

Sıkılma ve darlanma, farklı nedenlerden ötürü meydana gelebilir. Okuduğunu anlamama, Risale-i Nur'u kâfi görmeyip derinleşmeme, Risale-i Nur'un mahiyetini idrak edememe veya ruh darlığı, yalnızlık, hissizlik günahlar, musibetler, yeis vb. durumlarda kabz hâli meydana gelebilir. Bu durumlarda kişinin fıtratına ve manevî hastalığına göre Risale-i Nur'un farklı yerlerinden okumak çok faydalı olur.

Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri tarihte hiçbir âlimin maruz kalmadığı çok müşkil vaziyetler ve ağır şartlar altında Risale-i Nur Külliyatını telif etmiştir.

Evet, imansızlık yangınını söndürmek isteyen Bediüzzaman’a her taraftan hücum ediliyordu. Kendi ifadesiyle: “Elleri bağlı, zaif ve hasta bir tek adama ordular taarruz” ediyordu. Buna rağmen, sönmeyen azmi, emsalsiz sabrı, çelik iradesi, benzersiz metaneti ile gayesinden dönmemiş, davasından zerre kadar taviz vermemiş, eğilmemiş, yılmamış, usanmamış ve yıkılmamıştır. Çünkü 0, izzet-i imaniyesinden aldığı kuvvetle gizli zındıka komitelerini tarumar etmiş ve bütün planlarını akim bırakmıştır.

Feragat-i nefs ile bu millet ve memleketi komünizm ejderinden, mason afatından, dinsizlikten muhafaza edecek -eden ve etmekte olan- ve âlem-i İslamı ve beşeriyeti tenvir ve irşadda büyük bir rehber ve harikulade bir eser olan Risale-i Nurları telif etti.

Yüz otuz parça olan Risale-i Nur Külliyatının telifi, yirmi üç senede bitiyor.

"Nur Risaleleri, şiddetli ihtiyaç zamanında te'lif edildiğinden, her yazılan risale, gayet şifalı bir tiryak ve ilaç hükmünü taşıyor ve öyle de tesir edip pek çok kimselerin manevi hastalıklarını tedavi ediyor. Risale-i Nur'u okuyan her bir kimse; güya o risale kendisi için yazılmış gibi bir halet-i ruhiye içinde kalarak büyük bir iştiyak ve şiddetli bir ihtiyaç hissederek mütalaa ediyor." (Tarihçe-i Hayat, Barla Hayatı)

Meselâ; bazılarında şüphelerinden gelen bir kabz ve sıkılma hâli olabilir. Risale-i Nur'daki derin ilmi gösteren Sözler, Lemalar, Şualar onu kabz hâlinden kurtarabilir. Suallerine tam cevap bulur, şüphelerinden kurtulur, ruhen ve kalben inşirah bulur.

Arapça ilmi olanlar, İşaratü'l-İ'caz'da, Muhakemat'ta veya 25. Söz'deki nüktelerden, hikmetlerden feyiz alır, kabz hâlinden kurtarır ve manen ferahlanır.

Bazıları da Risale-i Nur'un mahiyetini ve ehemmiyetini tam idrak etmemiş veya unutmuş olabilir. Bu durumlarda Lahikalar, hususen de Barla Lahikası insanı şevke getirir, kabz hâlinden kurtarır.

"Evet, biz itiraf ediyoruz ki, Üstad'ımızın nutkundaki letafet ve ülfetindeki halâvet o derece feyiz bahşederdi ki insan, sabahtan akşama kadar o vaziyette ders alsa, yol yürüse, asla sıkılmak ihtimali yoktu. Hem Üstad'ımız, Risale-i Nur hizmetini her şeye tercih ederler ve buyururlardı ki:

'Yirmi senedir Kur'an-ı Hakîm'den ve Risale-i Nur'dan başka bir kitabı ne mütalaa etmişim ve ne de yanımda bulundurmuşum; Risale-i Nur kâfi geliyor.'

Evet, Feyyaz-ı Mutlak tarafından bütün hakaik-i Kur'aniye kalb-i münevverine ilham ve ilka-i küllî ile ifaza olunur da Kur'an-ı Mu'cizü'l-Beyan'dan başka neye muhtaç olur? Bundan şübhesi olanlar, Risale-i Nur'a dikkat etsinler." (Tarihçe-i Hayat, Kastamonu Hayatı)

Eğer bir insanda yalnızlık hissinden dolayı bir kabz ve daralma olursa ona, 26. Lem'a veya 4. Şua da iyi bir inşirah vesilesidir.

Ayrıca bazen ruhtan gelen sıkıntılar, ince ince yapılan enfüsi tefekkürler neticesinde insan, bir nur bir medet bulamayınca veya hikmeti anlamayınca kabz hâli yaşayabiliyor. Ruhî bir darlama ve sıkılma meydana gelebilir. Bunun da en güzel reçetesi ve devası yine 4. Şua olabilir.

"Sıkıntıdan gelen bir gafletle, Risale-i Nur'un teselli verici ve meded edici envarına bakmayarak, doğrudan doğruya kalbime baktım ve ruhumu aradım." (Şualar, Dördüncü Şua)

Eğer bir kişinin ahiretle ve adaletle alakalı bir kabz durumu varsa, onu da Haşir Risalesi o hâlden kurtarabilir.

Ama bir insanda hususan bir Nur talebesinde Risale-i Nur'dan dolayı bir kabz oluyorsa bunun çaresi şu olabilir:

Risale-i Nur'u farklı metodlarla okumak gerekir. Gerekirse bazen not alsın, sadece okuyorsa yazsın, yazıyorsa bazen okusun vb... Çünkü düz okuyup geçmek suretiyle üzerinde derinleşmemek, düşünmemek bazen kabz hâline sebep olabilir. Hem aynı fiili tekrarlamak, sükûn, sükûnet, atalet, yeknesaklık, tevakkuf; bir nevi ademdir, zarardır. Hareket ve tebeddül ise vücuddur, hayırdır.

Derinleşmeden sadece bir manayla yetinmek de kabz ve sıkılma durumuna sebebiyet verebilir. Bu hususta Üstad'ın şu sözü çok manidardır:

"Şu gaye bir sene bana kâfi geldi. Sonra san'attaki hârikalar inkişaf etti, o gaye kâfi gelmemeye başladı. Daha çok büyük diğer bir gaye gösterildi." (Mektubat, 24. Mektup, Birinci Makam)

Musibetin arttığı bazı zamanlarda insan bir yeis ve ümitsizlikten dolayı kabz hâli yaşayabilir. Bunun da çaresi ve devası 25. Lem'a ve 13. Söz gibi kısımlardır.

"Eğer sair teellümat-ı ruhaniye ise; sabra, mücahedeye alıştırmak için Rabbanî bir kamçıdır. Çünkü emn ve yeisin vartasına düşmemek hikmetiyle havf ve reca muvazenesinde, sabır ve şükürde bulunmak için kabz-bast haletleri, celal ve cemal tecellisinden intibah ehline gelmesi; ehl-i hakikatça medar-ı terakki bir düstur-u meşhurdur." (Kastamonu Lahikası, 3. Mektup)

Eğer bir genç, işlediği günahlardan veya hatalardan dolayı Risale-i Nur'dan ve Üstad Bediüzzamandan hayâ edip okuyamıyor ve kabz hâline düşüyorsa, bunun da çaresi Gençlik Rehberindeki reçetelerdir.

Risale-i Nur'u okumak bir zikir manasında da olabilir. Çünkü ondaki binlerce tesbih, zikir ve salâvat bir ibadettir. Cenab-ı Hakk'ı tanıtan ve tarif eden eserlerdir. O cihetle insan ibadetten sıkılmaması gerekir. Âyette mealen şöyle buyurulmaktadır:

وَلَهُ مَنْ فِى السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ وَمَنْ عِنْدَهُ لَا يَسْتَكْبِرُونَ عَنْ عِبَادَتِه۪ وَلَا يَسْتَحْسِرُونَ

Göklerde ve yerde kimler varsa ona aittir. Onun huzurunda bulunanlar, ona ibadet hususunda kibirlenmezler ve yorulmazlar.

يُسَبِّحُونَ الَّيْلَ وَالنَّهَارَ لَا يَفْتُرُونَ

Onlar, bıkıp usanmaksızın gece gündüz (Allah'ı) tesbih ederler. (Enbiya,21/19-20)

İlave bilgi için tıklayınız:

- Risale okuma ve ilim tahsilinde bıkkınlık, vesvese ve ülfeti nasıl yenebiliriz? Aynı şeyleri okumak sıkıcı geliyor!

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Okunma sayısı : 2.275
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yükleniyor...