Risale okuma ve ilim tahsilinde bıkkınlık, vesvese ve ülfeti nasıl yenebiliriz? Aynı şeyleri okumak sıkıcı geliyor!
Değerli Kardeşimiz;
Evvelâ; ülfet, ünsiyet ve nazar-ı sathi, ilim ve tefekkürün baş düşmanıdırlar. Çok kimseler bu ülfet, ünsiyet ve nazar-ı sathi hastalığı yüzünden feyizden mahrum kalıyorlar. Bu hastalıkların ilacı ise tefekkür, teemmül, tezekkür ve tahkikattır. Yani Risale-i Nur'u iyi bilen kimseler ile bol bol mütalaa ve münazara etmektir. O zaman Risale-i Nur'un o muazzam ilim ve tefekkür cihetleri zuhur etmeye başlar. Yoksa bu hastalıklı nazarla bir yol almak zordur.
İkincisi; günahlar, ibadetteki eksiklikler, dünyevi meşguliyet ve gafletler de feyzi tıkayan sebeplerdir. Kalbi günahlar ile sersemleşmiş, aklı lüzumsuz işler ile uyuşmuş, ruhu gaflet ile kapanmış bir insanın yüksek ve latif manaları avlaması biraz zordur. Nasıl arabanın hava ve mazot filtresi tıkandığında arabanın performansı düşüyor ise, insanın feyiz filtreleri günah ve gaflet tozları ile tıkanmış ise, Risale-i Nur'dan feyiz alması da zorlaşır.
Üçüncüsü; Risale-i Nur'u bir vird edası ile değil, tefekkür derinliği ile okumak gerekir. Maalesef cemaat içindeki birçok kimse, hizmeti yeni tanımış insanları yanlış yönlendiriyorlar. Risale-i Nurlar İsm-i Hakime mazhar olduğu için tefekkür ve ilim ön plandadır. Okumak anlamanın bir vesilesidir; asıl maksat anlamak ve hazmetmektir. Ama bize vasıtalar, maksatmış gibi ifade ediliyor.
Çok okuyup az anlamak yerine, az okuyup çok anlamak daha üstündür. Lakin çok okuyup çok anlamak en üstünüdür. Bizim hedefimiz de bu olmalıdır.
Hadisin ifadesiyle; insanın kalbi kuş tüyü gibidir, her zaman aynı karar üzere gitmiyor. Bu hal biraz da insan fıtratının gereğidir. Ancak vasatı aşması, ifrata varması halinde zarar getirir. İfrat durumu bir arızadan haber vermektedir.
Her otomobil hararet yapar, ama ifrat durumunda hararetden bir arıza olduğu anlaşılır ve müdahale edilir. Sizdeki durum da şayet ifrat halinde ise, bu bir arızadan haber vermektedir. Ya sizi meşgul eden bir takım sıkıntılar veya merak ettiğiniz bazı hâdiseler var. Evvelâ, sizi ciddi manada rahatsız edecek işlerinizi şöyle veya böyle halledin, kitabı okumaya rahat bir psikoloji ile başlayın.
Diğer yandan, düz okuma zamanla ülfet yapabilir. Bu nedenle okuma tarzınız değiştirmek icab eder. Mesela, yazarak çalışabilisiniz. Okuduğunuz risaleden anladıklarınızı kâğıda aktarın, makale hazırlayın. Bir diğer husus da sohbetleri ihmal etmeyin, başkalarına ders yapacak bir ortam bulmaya çalışın. Ders yapmanız sizi daha ciddi bir şekilde okumaya sevk edecektir.
İnsan manen terakki ettikçe, düşmanı ve engelleri de ona mütenasip olarak terakki eder. Bu da insanın bu dünyada terakki ve tekemmül etmesi için, mühim kaidedir. Bu sebeple Allah, kullarını sürekli olarak imtihan ediyor. Bir dereceye ya da bir makama geldikten sonra, bu imtihan kalkmıyor, bilakis daha da şiddetlenebiliyor. Bu şuurda olursak, en büyük iki düşmanımız olan nefis ve şeytana karşı her an teyakkuz içinde oluruz.
İnsanın, manevî terakki ve tekemmülü, her dönemde imtihan vesilesi başka başka olur. Bir dönem taklit ile mücadele edersin, bir dönem teslim ile, bir dönem tevekkül ile, bir dönem takva ile, bir dönem başka bir şey ile vs. İnsan bu zaman içinde manen çok tünellere girer çıkar. Zaten hayat bu mücadele ve merhaleler ile donatılmış, ayıklanma ve istihale makinesi gibidir. Çok insanlar bu merhalelerin parkurlarında elenir ve bir üst aşamaya ulaşamazlar. Ulaşanlar ise sonraki aşamalar ile karşılaşırlar, final olan ölüme ulaşana kadar süreç bu şekilde işler.
Nasıl bir yarışmada, yarış kolaydan zora doğru giderse, insanın imtihan dünyası da kolaydan zora doğru gider. Bu sebeple nefis ve şeytan insanı imtihandan saf dışı etmek için, her türlü oyun ve hilesini kullanır.
Bu gibi haller nefis ve şeytanın bize hazırlamış olduğu yeni bir tuzak, yeni bir engel, yeni bir mücadele sahasıdır. Bu yüzden, hemen teslim-i silah edip şu dünya yarışında ve terakkisinde saf dışı olmamanız gerekir. Bu tuzak ve hilelerin şeytandan geldiğini bilip, mücadelemize devam etmeliyiz. Nitekim Kur’an’ın defalarca bize şeytanın hile ve tuzaklarından haber vermesi ve bizi uyanık olmaya davet etmesi meseleye işaret eder.
Ayrıca şunu da ifade etmek isteriz ki, okumamızın net ve müşahhas bir gayesi olmalıdır. Her okumamız bizi o gayeye doğru bir adım daha ilerletemelidir. Bu ilerleme bize gayret ve heyecan verecektir. Aksi takdirde canımız isterse okuruz, istemezse okumayız. Yelkenleri olmayan bir gemiye hiç bir rüzgâr yardım etmez. Yelkenler bizim hedeflerimiz olmalıdır.
İlim; ancak ciddi bir talep ve gayret ile elde edilecek bir metadır. Talepsiz ve gayretsiz kimse ilim sahibi olamaz. Risale-i Nurlar bu zamanda İslami ve imani ilimlerinin en mükemmel ve enmuazzam bir sembolü ve kâmil bir numunesidir. Risale-i Nurlar da, aynı ilim gibi ciddi bir gayret ve talep ister. Şayet biz talepsiz ve gayretsiz bir şekilde Risale-i Nurlara talip olursak, istifademiz veya idrakimiz cüz’i ve sınırlı kalır. Talep ve gayretimiz kadar istifade ederiz.
Kitap okumak insanı tahkiki bilgi sahibi yapar. Hususen dini ve imani mevzuları anlatan kitaplar, bizi hem dünyada ve hem de ukbada saadete ulaştıracak vesilelerdir.
Risale-i Nurların okunması ise, hem iman ve Kur'an hakikatlerinin anlaşılamasını hem de içtimai ve ahlaki noktadan da mücehhez olmamızı temin eder. Risale-i Nur'u okuma husunda zevkli ve hikmetli yollar da denenebilir. Mesela, iki kişinin beraber okuması veya birkaç anlaşabildiğimiz kişi ile (mesela mahalledeki veya medrese etrafındaki akran veya aile içinde) dönerli okuma yapılabilir. Birçok yerde bu tarzda külliyatı devredenler var.
Malum olduğu gibi, her insanın fıtratı farklıdır. Bazıları yalnız başına okumaktan hoşlanır, bazıları ise hiç hoşlanmaz. Bazıları Latince'den okuyunca rahatsız olur, bazıları da Osmanlıca eserler okunduğu veya ukuduğu zaman aşka ve şevke gelir ve devamlı okumaya başlar.
İşte bu farklı fıtrat sahibi kişilerin kendilerine bir şekilde Risaleleri okuyabilecek ortamı hazırlamaları gerekir.
İnsanın bazen okumaktan sıkılması normal bir şeydir. Şayet okumaktan sıkılır isek, o zaman başka bir uğraşı ile zihnimizi ve gözümüzü dinlendirmeliyiz. Meselâ; Kur’an-ı Kerim ve Cevşen okumak, tasavvuf musikisi dinlemek veya başka meşru bir işle meşgul olmak suretiyle zihnimizi dinlendirebiliriz. O zaman okumaya karşı şevkimiz artar.
Aslında sıkıcı olan; Risale-i Nur'un sabit yüksek iman hakikatleri ve harika üslubu değil, insanın tekemmül etmeyen fikir ve nakıs tefekkür dünyasıdır.
Bir insanın marifetle tefekkürü inkişaf etmezse, yani tefekkürde derinlemezse, Risale-i Nurları okumak da onu sıkar ve okumasına mani olur.
Faraza; Risale-i Nur'un bir cümlesinde bin tane mana varsa, bu bin imkân ve bin makam var demektir. Biz bu manaların ilkinde donup kalırsak, diğer muhtemel manalar bize gizlenir ve nazlanır. O zaman Risale-i Nur bizim âlemimizde tek metin ve tek manalı bir kitap gibi sıkıcı gelmeye başlar. Hâlbuki ikinci manaya atlayabilsek, üçüncü mana sıraya girer, üçüncü mana anlaşılınca, dördüncü sıraya girer ve böyle devam edip gider. Böylece hem terakki, hem de derin bir tefekkür âlemi oluşur.
Tek manada donup kalmamızın birçok sebepleri vardır. Biz bunlardan bazılarına kısaca değinelim:
Birincisi; Risale-i Nurları bir vird gibi telakki etmemizdir. Halbuki Risale-i Nurlar hareketli ve cevval bir tefekkür deryasıdır. Kalp ve akıl beraber cevelan eder. Bu cevelanın en büyük vesilesi ve tetikleyicisi de; mütalaa ve münazaradır. Mütalaa ve münazaranın olmadığı bir yerde inkişaf ve hareketlilik olmaz. İnkişafın ve hareketliliğin olmadığı yerde de terakki ve tekemmül olmaz. O zaman fikir donuklaşıp matlaşır. Bu da bıkkınlığı doğurur.
Dinamik ve müteffekkir bir Nur talebesi, aynı cümleyi her okumada ayrı bir haz alır ve farklı manalar açılır. Sadece vird gibi okuyan birisi de, hep aynı şeyleri tekrar edip durur. Otuz yıl cemaate gelip gittiği halde, Risale-i Nur'un çok meselelerinden habersiz olanlar varsa, nedeni budur.
İkincisi; Risale-i Nurların sıkıcı gelmesinde izah ve mütalaa kültürünün, Nur talebeleri içinde tam yerleşmemiş olması da mühim bir sebeptir. Bir kelimenin lügat manasını bilmek, bazen yüz manayı çağrıştırır. Lügattan haberi olmadığı zaman, o yüz mananın hepsi gizlenir. Hali ile izah ve mütalaa bu gizlenen manaların açığa çıkmasında çok mühim ve tesirli bir vesiledir. Bu yüzden, ifrata kaçmayan mutedil izahlara ve mütalaalara kapı açmak lazımdır.
Üçüncüsü; umumi derslerde ekseriyet hep aynı yerler okunuyor. Yıllarca derslere gelenlerde de aynı yeri duya duya bir haliyle bıkkınlık ve ülfet peyda oluyor. Hâlbuki Risale-i Nur'un çok muhtelif mevzuları da vardır. Diğer mevzular da okunmalı ki, insanlar farklı şeyler duymuş olsunlar.
Dördüncüsü; her insanın âlemi ve bakışı Risale-i Nur'un bir cihetini izhar ve ilan eder. Bu yüzden, cemaatteki her insandan bir şeyler öğrenmenin yoluna bakmalıyız. Onun bakışı ve idrakı ile Risale-i Nur'a nazar edebilmeliyiz. Zaten cemaat olmanın en büyük sebeplerinden birisi de; mübadele-i efkâr ve mütalaa etmektir. Feyiz kanallarımız herkese açık olmalı ve herkesten istifade etmelidir.
Beşincisi; günah ve kusurlarımız, içtimai hayatın kir ve pasları da bazen Risale-i Nur'un anlaşılmamasına ve kapanmasına sebep olabiliyor. Bu yüzden, takvayı esas almalı ve ibadetleri yapma hususunda çok hassas olunmalıdır.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
Risale-i Nur da çoğu şey tekrar ediliyor
Belki önemindendir biliyorum ama sıkılıyor insan bir noktadan sonra.
Çünkü insanda meyl-i teceddüd var.
Bu bende de çok oluyor, inat etmek lazım, risaleyi açıp herhangi bir yerden bir cümle okumak yetiyor sonra zaten kendini okumaktan alıkoyamıyorsun, mesele başlayabilmekte!!.....şeytan ve nefsimiz nurlara yaklaştırmamaya çalışıyor.... Risale-i nur okumaya diye kalkıyorum, kendimi ders çalışırken buluyorum...halbu ki ders çalışmakta nefse ağır gelen bir faaliyet ama Risale okumaktansa ders çalışsın bari diyor nefsimiz. :) :)
Uzun zamandır Risale-i Nur'la haşır neşirim, ama artık okumak içimden gelmiyor. Okumak ve faydalanmak için açlık hissedilmesi, ihtiyacın fark edilmesi gerektiğini biliyorum ama hala okuyamıyorum. Bunu nasıl aşabilirim?
Nefsin bin türlü hilesi vardır kimi zaman ibadetlere karşı doymuşluk hissi verir kimi zaman da ekmek ve su mesabesinde olan iman hakikatlerine karşı doymuşluk hissi verir biz bunlara bakmadan ibadetlerimize ve iman okumalarımıza düzenli ve kararlı bir şekilde devam edeceğiz ve etmeliyiz.
Hedefe giden yolda tümsekler engeller hep olacaktır ilk tümsekte hedefi değiştirmek kaybetmektir.
Şiddetli ihtiyaç anında yapmak kolay olanıdır çünkü ihtiyacın itici gücü arkanda zahirdir önemli olan ihtiyaç hissedilmediği anda yapabilmek ve istikrarlı kalabilmektir bunun adı taatte yani ibadette sabırdır. İbadette sabırlı olup istikrarlı kalanlar velayet makamlarına kadar çıkmışlar.
Benim canım bugün namaz kılmak istemiyor namaz kılmaya içimde bir dürtü hissetmiyorum deyip namazı terk etmek nasıl dalalet ise aynı ölçü risale ve iman okumaları içinde geçerlidir.
İhtiyaç olsun olmasın biz iman hakikatlerini düzenli ve istikrarlı bir şekilde okumaya devam edeceğiz ve etmeliyiz bu durumlar muvakkattır. İnsan sürekli imtihana tabi olduğu için nefis ve şeytan her türlü yolla seni ve bizi aldatıp saptırmak isteyecektir bizim ise bu durumlara karşı metanet ve sabırla mukabele etmemiz gerekiyor.
Ders yapmak demişsiniz, hakikaten ders yapmak insana şevk veriyor ama bu halet ihlassızlık oluyormuş gibi düşünülüyor. Sanki Allah rızası için değil de insanlara okumak için çalışıyormuş gibi