"Bekir Ağa, sizden gelen bir mektupla teşrif etti..." Buradaki mektup ve hadise hakkında bilgi verir misiniz?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

"Bu sırada Bekir Ağa, sizden gelen bir mektupla teşrif etti. Bekir Ağa, mutadının hilâfı olarak, pek gülşen yüzlü idi. Mektubu aynı sevinçle, ba’de’t-takbil beraber açtık..." (Barla Lâhikası, 96. Mektup)

Bu ifade, Üstad’ın talebeleriyle olan manevi bağını, Risale-i Nur hizmetinin safiyetini ve heyecanını gösteren çok latif ve ruhaniyetli bir hatıradır. O mektubta ne yazıldığı belli olmadığı halde, muhtemelen içindeki güzel müjdeler ve hizmetin inkişafı ile ilgili gelişmeler olduğu için ruhlara daha okumadan bir sevinç vermiş olabilir.

O yıllar Üstad Hazretleri, Barla’da sürgündedir. Talebeleriyle mektuplarla görüşmektedir. Bu mektuplar sadece haberleşme değil, aynı zamanda iman dersi, teselli, müjde ve şevk kaynağıdır. Bu nedenle gelen her mektub ferahlanmaya vesile olmaktadır. Söz konusu mektuptaki olayı tahlil etmeye gayret edelim:

  • Bekir Ağa, Risale-i Nur hizmetine gönül vermiş, dindar ve samimi bir kimsedir. Genelde çok neşeli değildir, ciddi bir mizaca sahiptir. "Bekir Ağa", sıradan bir şahsiyet değil, dönemin iman hizmetinde yer almış, itibarı olan bir şahsiyettir.

  • Fakat bir gün, Üstad'tan kendisine gelen bir mektupla Hüsrev Ağabeyin yanına gelir. Her zamanki ciddi halinden ziyade neşeli ve gülşen yüzlü bir hali vardı. Bu, Risale-i Nur’un insanlar üzerinde meydana getirdiği ahlakî ve psikolojik inkılabın bir nişanesidir. O şartlarda bile kadere teslimiyet ve hizmetin güzelliği onları kuşatmıştır.

  • Gelen mektup, muhtemelen Üstad'ın hissiyatını yansıtan veya Risale-i Nur’un bir parçası veya bir ders-i imaniyedir.

  • Mektubu Bekir Beyle birlikte ba’de’t-takbîl, yani öpüp başlarına koyarak büyük hürmetle açarlar.

  • Bu hadise, Risale-i Nur’un ruhlara nasıl tesir ettiğini, mektupların sıradan yazılar değil, birer manevî gıda olduğunu gösterir.

  • O zamanlar için Mektublar talebelerin Üstad ile olan irtibatlarını temsil eden bir manevî iletişim formudur.

Bu tarz ifadeler, Risale-i Nur’un bir kitap değil, bir hayat tarzı, bir iman mektebi olduğunu açıkça gösterir. Mektubun getirdiği sürur, geçmiş zamandaki bazı büyük alim ve evliyaların ve talebelerinin sevinciyle kıyaslanabilecek bir manevi coşkunun tezahürüdür.

Netice: Bu kısa pasajda, sıradan bir mektup değil, bir feyz hadisesi, bir iman heyecanı, bir muhabbetle yoğrulmuş gönül irtibatı anlatılıyor. Yani “Ehl-i iman, bir mektuba ağlayıp sevinebilecek bir kalbe sahiptir.”

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
Okunma sayısı : 113
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

BENZER SORULAR

Yükleniyor...