"Beni benden ziyade terbiye eden bir Hafîzim vardır." Keramet ve ikram bahsi ile bu cümlenin alakası ne olabilir?
Değerli Kardeşimiz;
"Kerametin izharı, zaruret olmadan zarardır. İkramın izharı ise, bir tahdis-i nimettir. Eğer kerametle müşerref olan bir şahıs, bilerek harika bir emre mazhar olursa, o halde eğer nefs-i emmâresi baki ise, kendine güvenmek ve nefsine ve keşfine itimad etmek ve gurura düşmek cihetinde istidraç olabilir. Eğer bilmeyerek harika bir emre mazhar olursa: Mesela, birisinin kalbinde bir sual var. İntak-ı bilhak nev'inden ona muvafık bir cevap verir; sonra anlar. Anladıktan sonra kendi nefsine değil, belki kendi Rabbisine itimadı ziyadeleşir ve 'Beni benden ziyade terbiye eden bir Hafîzim vardır.' der, tevekkülünü ziyadeleştirir. Bu kısım, hatarsız bir keramettir; ihfâsına mükellef değil. Fakat fahr için, kasten izharına çalışmamalı. Çünkü onda zâhiren insanın kisbinin bir medhali bulunduğundan, nefsine nisbet edebilir."(1)
Allah sevdiği ve hıfzettiği kuluna ihsanını ihsas ettirmezmiş. Çünkü Allah o kuluna ihsan ve ikramını açıkça hissettirse, o kul gurura düşebilir ve kibre kayabilir. Gurur ve kibir ise insanı manen sukut ettirir. Bu yüzden Hafîz olan Allah, kulunu korumak için ihsanını ihsas ettirmeden veriyor, ta ki gurur ve kibre kapılmasın.
"Beni benden ziyade terbiye eden bir Hafîzim vardır." sözü de "Beni benden daha iyi koruyup gözeten Allah’ım var." manasında kullanılıyor. Allah, nefsini ıslah etmiş veli kullarına açıktan keramet vermesinde bir mahzur olmadığı için onlara ihsanını aşikâre veriyor. Nefsini tam ıslah edememiş birisine açıktan keramet verilse, o kişi kendine güvenmek ve nefsine ve keşfine itimad etmek ve gurura düşmek cihetinde istidraca (nimetleri kendinden bilme ve gurura girme) düşebilir.
İstidrac, fasık ve kafirlerde görülen fevkalade hallerdir ki, bu durum insanı daha da azgınlaştırıp sapkınlığa iter.
1) bk. Mektubat, Dokuzuncu Mektup.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü