Besmelenin Birinci Sırrı'nda uluhiyetin kâinat simasıyla, rahmaniyetin arz simasıyla, rahimiyetin insan simasıyla ilişkilendirilmesinin sebebi nedir?
Değerli Kardeşimiz;
Bu risalede, besmelede geçen üç ilahi ismin, yani Allah, Rahmân ve Rahîm isimlerinin bu dizilişlerindeki bir sır nazara verilmektedir.
Bilindiği gibi, lafza-i celal olan Allah ismi, bütün âlemlerdeki her nevi rububiyet tecellilerinin tümünü içine almaktadır.
“Çünkü lafza-i Celâl, Zat-ı Akdes’e delalet eder: Zat-ı Akdes de bütün sıfat-ı kemaliyeyi istilzam eder.” (İşârat-ül İcaz, Fatiha Suresi.)
Rahmân’ın en zahir manasının Rezzak olduğu nazara alındığında, Allah isminden sonra bu ismin gelmesiyle yeryüzünde rızka muhtaç bütün canlılardaki rububiyet tecellileri nazarımıza sunulmuş olur.
Rahîm ismi ise, yeryüzündeki üç milyonu aşkın canlı türünden özellikle insana bakmaktadır. Zira bu türler içerisinde dünyada imtihana tabi tutulan, cennet ve cehenneme namzet kılınan sadece insan türüdür. Zaten Rahîm isminin bir manası da “müminleri lütfuyle cennete, kâfirleri adliyle cehenneme koyan” demektir.
Allah isminin bütün âlemlere, Rahmân isminin dünyamıza, Rahîm isminin ise insana bakması, besmeledeki bu sıranın da ayrı bir İlâhî sır olduğunu bize ders vermektedir. Besmelenin Türkçeye tercümesinde bu sır kaybolur.
Büyük müfessir Elmalılı Hamdi Efendi, Kur’ân’ın tercüme edilemeyeceğine misal olarak Besmeledeki esmânın sıralarını misal veriyor. Besmeleyi “Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla” diye tercüme ettiğimizde Besmele’de geçen üç ismin sıralarının değişmiş olacağına dikkati çekiyor. Gerçek sırası Allah, Rahmân, Rahîm iken tercümesinde bu sıra Rahmân, Rahîm, Allah şekline dönüşüyor.
Üstat Hazretleri de bu Lem’a’da söz konusu esmanın sıralanmasındaki çok ince ve derin bir hikmeti nazara vermiş oluyor.
Üstad'ımız; “yukarıdan nüzul ile…” ifadesiyle tüm kâinatta tecelli eden rahmetin daha sonraki safhada yeryüzüne indiğini ve en sonunda insana dayandığını nazara verir. Yani bu kâinat sanki bir rahmet ağacıdır ve ondaki rahmet tecellileri bütün kâinattan başlayıp insanda kemaliyle görünmektedir.
İnsanın manevi simasındaki “sikke-i ulya-i Rahîmiyete” gelince; insanın manevi siması yani insan ruhuna takılan manevi cihazların tümünden hasıl olan “insan mahiyeti”, ebede namzettir. Bu dünya imtihanına tabi tutulan da bu mahiyettir. Cennet ve cehennem bu sima-i manevide yer alan “latifelerin, duyguların, hislerin” doğru veya yanlış kullanılmalarının meyveleri olacaktır.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar