"Bilirsiniz ki, her âyet için bir zahir var, bir bâtın var; bir had var, bir muttala' var." ifadesini açıklar mısınız?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

"Altıncı nokta: Bilirsiniz ki, her âyet için bir zahir var, bir bâtın var; bir had var, bir muttala' var. Ve her bir kıssa için çok vecihler, hükümler, faydalar, maksatlar vardır. Binaenaleyh, muayyen bir âyet her yerde öbür münasip bir vecih için, bir fayda için zikredilebilir. Bu itibarla, zahiren tekrar görünse bile hakikatte tekrar değildir."(1)

Ayetin Zahir Manası: Ayetin ilk ve en çok göze çarpan manasıdır. Bu zahir mana o kadar açık ve berraktır ki, kimse ayetin bu manasını inkar edemez, etse küfre girer. Bütün Müslümanlar ayetin zahir manasında müttefiktir. Buna ayetin sarahat ve muhkematı da denilir. Manası tevil ve tabire mahal olmayacak kadar açık ve zahir ayet demektir.

Ayetin Batın Manası: Ayetin derinliklerinde ve ince kıvrımlarında gizli ve saklı duran latif ve nurani hak manalardır. Herkes bu ince ve latif manaları göremez. Görmek için ilim ve sanat gerekiyor. Nasıl ki, doktor olmayan birisi göze baktığı zaman sadece görünüşüne hapis olur, sair inceliklerini fark edemez; ama doktor doktorluk sanatı ile gözün en ince ve en derin yerlerini de keşfeder. Aynı şekilde Kur’an ayetlerinin derininde ve kıvrımlarında mahfi olan ince ve latif manaları ancak Kur’an ilminde rasih ve derin olan uzmanlar görebilir. Veya nasıl ki, uzaktaki bir nesneyi çıplak göz göremez, görmek için dürbün gerekir. Aynı şekilde Kur’an ayetleri içindeki uzak ve ulvi hakikatleri, yani batıni manaları görmek ancak ilim dürbünü ile mümkündür.

Zihinleri zahire hapis olmuş bazı cahiller, bu batini hakikatleri göremedikleri için inkar ediyorlar. Hadis-i şerifte bu mana şu şekil ifade ediliyor:

"Her âyetin birer zâhir ve bâtın ve her zâhir ve bâtının birer had ve muttalaı ve her had ve muttalaın çok şücun ve gusunu vardır."(2)

Ayetin Had ve Muttala Manası: Zahir, bir şeyin yüzü; batın, içi; had, derinliği; muttala ise yüksekliği anlamındadır. Yani ayet bir meseleyi ele alırken bütün derinliği ve yüksekliği ile ele alır ve öyle tasvir eder. Meselenin yüzü, içi, derinliği ve yüksekliği tam ihatalı bir şekilde tasvir ve tarif edilir.

Bir binayı tarif ederken, temelinden başlayıp çatısına kadar, dış cephesinden binanın iç odalarına kadar her şeyini tarif ve tasvir ediyor. Binanın sadece yüzüne, yani dış cephesine odaklanmış bir nazar, binanın içyüzünü, temel ve çatısını göremez. Bu nazarda çok eksik ve kusurlar vardır.

İşte ayetin zahirine, yani dış cephesine odaklanmış bir nazarda ayetler lüzumsuz tekrar gibi algılanır. Halbuki zahiren aynı gibi duran ayetin sair içyüzü, derinliği ve yüksekliğinde binlerce farklı mana ve incelikler bulanabilir.

Mesela hamur, bir formülde tatlı olurken, başka bir formülde ekmek ve çörek olur. Aynı hamur, terkibe ve formüle göre şekilleniyor. Hamurun terkip ve formüle göre mahiyet kazanması gibi, ayetler de bulunduğu terkip ve formüle göre değişik manalar kazandırır. Bu ince bağlantılarından dolayı ayet lüzumsuz tekrar edilmiş denilmez.

Mesela, Musa (as)’in kıssasındaki bir ayet farklı terkip ve formül içinde olmasından farklı bir mana oluştururken, aynı ayet başka formül ve terkip içinde daha farklı bir mana oluşturur.

Dipnotlar:

(1) bk. Mesnevî-i Nuriye, On Dördüncü Reşha.
(2) bk. İbni Hibban, Sahih 1:146; el-Münavî Feyzü'l-Kadîr, 3:54.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
Okunma sayısı : 13.341
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

Ömer faruk SK

Allah razı olsun zahir ve batın meselesi anlaşılıyor ama had ve muttalayı tam anlayamadım aslında bir ayeti örnek gösterip had ve muttalası zahir ve batınına hakkında bilgi verir veya her birinden birer mana söylersek biiznillah daha istifadeli olur.

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Editor (Muaz)

Hz. Ali'nin bu konudaki diğer bir değerlendirmesi şöyledir: "Her ayetin dört manası vardır: Zahir, batın, had ve matla. Zahiri, tilavetine aittir. Batını, anlayıĢla ilgilidir. Had, haram ve helal bildiren hükümlerdir. Matla' ise, Allah'ın kullarından muradıdır." Şehristânî, a.g.e, 1/67. ġehristânî, aynı sayfada, Cafer-i Sadık'ın Ģöyle dediğini nakleder: "Allah'ın kitabı dört Ģeyi içerir: Ġbare, iĢaret, letâif, hakâik."

Ayetlerin zahirî ve bâtını hakkında ilk açıklamalardan biri, müfessirlerin piri Tercümanü’l-Kur’an Abdullah b. Abbas'a(r.a) aittir. O, der ki: "Kur'ân, birçok bölüm ve ilimler içerir. Onda, zahir ve bâtın olan birçok Ģey vardır. Onun insanı hayrette bırakan ilimleri bitmez; ilimlerinin sonuna ulaĢılamaz. Kim ona yumuĢaklıkla dalarsa kurtulur; ona sert olarak dalan kimse batıp helak olur. Onda birçok haberler, misaller, helal ve haramı bildiren hükümler, nâsih, mensûh muhkem müteĢâbih zahir ve bâtın ayetler vardır. Onun zahirî, okunuĢu;bâtını ise, tevilidir. Kur'ân'ı öğrenmek için alimlerin meclisinde bulunun, aman sefihlerden uzak durun." Süyûtî, el-İtkân, 2/1220. Buradaki kayda göre haberi, Ġbn Ebî Hatim, Dehhak'tan rivayet etmiĢtir. Ayrıca bk. Zerkânî Muhammed Abdülazim, Menâhilü'l-İrfân, 1/500 (Beyrut 2005).

Taberî, "Yedi harf" üzerinde uzunca açıklamalar yaptıktan sonra, ayetlerin zahir ve bâtını hakkında Ģöyle demiĢtir: "Ayetlerin zahirî, okunuĢudur; bâtını ise, onun gizli olan tevilidir. Hz. Peygamber'in (s.a.v), "Ayetlerden her bir had için bir matla' (veya muttala') vardır" sözünün manası Ģudur: "Allah Teâlâ'nın, Kur'ân'da sınırlarını belirlediği helal, haram ve diğer hükümlerden her biri için, belirlenmiĢ (yapan için) bir sevap ve terk eden için bir azap vardır; kul onu ahirette görür, kıyamet günü onunla yargılanır." İbn Cerir, a.g.e, 1/66-67.

Mâverdî, hadisin, “Her ayetin bir haddi vardır” kısmı için Ģu iki yorumu zikreder: 1. Her ayet için, Allah Teâlâ’nın murat ettiği manalardan bir nihayet noktası vardır. 2. Ayette zikredilen her hüküm için belirli bir sevap veya azap vardır. Mâverdî, hadisin, “Her had için de bir matla (hakikatini müşahede yeri) vardır” kısmı hakkında da Ģu iki yorumu zikreder: 1. Ayetlerin bütün gizli mana ve hükümlerini bilmeye ulaĢtıracak ve onlardaki muradı öğretecek bir nokta vardır. 2. Ġnsanın hak ettiği bütün sevap ve azaplar ahirette önüne çıkacak ve her birinin karĢılığını görecektir.” Mâverdî, Ali b. Muhammed b. Habib, en-Nüketü ve’l-Uyun-Tefsirü’l-Mâverdî, (Tahk.: Abdülmaksûd b. Abdurrahîm), 1/40-42 (Beyrut 2007, 2. Baskı).

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Nur mektupları

Anlamadığım meal pek kabul edilmeyen bir durum üstad nakıs bir mana olarak ifade ediyor, ayetin zahir manadı meali mi oluyor? Tam olarak ne oluyor.

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Editor (Muaz)
Meal kötü ya da yanlış değil meali birebir ayetin karşılığı ve tercümesi olarak görmek kötü ve yanlıştır. Meal kabaca ve genel anlamda ayetlerin manasını ifade edebilir ama meale ayetin motamot, birebir ve her açıdan tam tercümesi dersek bu cinayet olur yanlış olur. Yoksa meale kimse batıl ya da kötü demiyor. Meali eksik ve noksan bir çeviri olarak kabul ettikten sonra meal okumanın bir mahzuru yoktur. 
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Yükleniyor...