"Bir aşiretin bir ferdi bir cinayet işlese, o aşiretin bütün efradı, o aşiretin düşmanı olan başka aşiretin nazarında müttehem olur..." İzah eder misiniz?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

Üstadımız Hutbe-i Şamiye'de bizi Orta Çağların karanlığına götüren altı hastalıktan ve bunların tedavi yollarından bahseder. Bu hastalıklardan birisi de "Ehl-i imanı birbirine bağlayan nurani rabıtaları bilmemek." maddesidir. İşte buna karşı bizi birbirimize bağlayan rabıtalar, kainatı ve küreleri birbirine rabt eden manevi bağlar olduğunu ilan edip genişçe izahını yapmaktadır. Bu cümlede ilgili yerde geçmektedir:

"İşte, bu kudsî milliyetin rabıtasıyla, umum ehl-i İslâm bir tek aşiret hükmüne geçiyor. Aşiretin efradı gibi, İslâm taifeleri de birbirine uhuvvet-i İslâmiye ile mürtebit ve alâkadar olur. Birbirine mânen -lüzum olsa maddeten- yardım eder. Güya bütün İslâm taifeleri bir silsile-i nuraniye ile birbirine bağlıdır."

"Nasıl ki bir aşiretin bir ferdi bir cinayet işlese, o aşiretin bütün efradı, o aşiretin düşmanı olan başka aşiretin nazarında müttehem olur. Güya her bir fert o cinayeti işlemiş gibi, o düşman aşiret onlara düşman olur. O tek cinayet, binler cinayet hükmüne geçer. Eğer o aşiretin bir ferdi, o aşiretin mahiyetine temas eden medar-ı iftihar bir iyilik yapsa, o aşiretin bütün efradı onunla iftihar eder. Güya her bir adam, aşirette o iyiliği yapmış gibi iftihar eder."(1)

Biz birisinin hatasıyla diğer yakınlarına düşman olamayız. Bir insanın hatası sadece kendisini bağlar. Bundan dolayı binlerce dostluk sebeplerine bakıp birlik olmak varken, basit ve şahsi ayrılık sebeplerine bakıp ayrılığa düşmek akıl karı değildir.

"... Hiçbir günahkâr başkasının günahını yüklenmez..." (En'âm, 6/164)

Risale-i Nurların çok yerlerinde bu ayetin manası ve adalet-i mahza savunulmuştur. Hal böyle olunca, Üstad Hazretlerinin, dediğiniz anlamdaki manayı savunması ya da onaylaması kabil ve mümkün değildir. Buradaki "hakikat" tabiri, realite anlamında kullanılmaktadır. Özellikle avam insanlar arasında maalesef durum böyledir. Zaten Üstad da aşiret örneğini veriyor. Havas insanlar böyle düşünmez. Avam ehli bu haksız uygulamada o kadar ileri giderler ki, kendilerinden bir insan başka bir aşiret mensubu tarafından öldürülse, kimin vurduğuna bakmadan, o aşiretten gelişigüzel birini öldürerek intikam aldıklarını kabul ederler.

Adalet-i Mahza: Toplum için fert feda edilemez. "Bir gemide dokuz cani, bir masum olsa o gemi batırılamaz." görüşünü savunuyor ki, bu aynı zamanda Kur’an’ın adalet anlayışıdır.

Lakin bu sosyal realitede bazı temsil ve kinaye noktalar da vardır. Müslüman, bir adım atarken, bütün Müslümanları temsilen adım atmalıdır. Yani çok dikkatli ve titiz olmalıdır. Zira bu zamanın insanları bir Müslümandan sadır olacak iyiliği de kötülüğü de bütün İslam alemine mal ediyor. Öyle ise her Müslüman dikkatli ve teyakkuz içinde olmalıdır.

(1) bk. Hutbe-i Şamiye.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
Okunma sayısı : 4.374
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

taner_tonkur

""Birisinin hatasıyla başkası mesul olamaz." Kardeşi de olsa, aşireti ve taifesi de olsa, partisi de olsa, o cinayete şerik sayılmaz. Olsa olsa, o cinayete bir nevi tarafgirlikle yalnız mânevî günahkâr olup âhirette mesul olur; dünyada değil. Eğer bu kanun-u esasî çabuk düstur-u esasî yapılmazsa, hayat-ı içtimaiye-i beşeriye iki Harb-i Umumînin gösterdiği tahribatın emsaliyle, esfel-i sâfilîn olan o vahşî irticaa düşecek." burayla cem edip birlikte konuyu açıklayabilir misiniz?

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Sorularla Risale

"Nasıl ki bir aşiretin bir ferdi bir cinayet işlese, o aşiretin bütün efradı, o aşiretin düşmanı olan başka aşiretin nazarında müttehem olur. Güya her bir fert o cinayeti işlemiş gibi, o düşman aşiret onlara düşman olur. O tek cinayet, binler cinayet hükmüne geçer. Eğer o aşiretin bir ferdi, o aşiretin mahiyetine temas eden medar-ı iftihar bir iyilik yapsa, o aşiretin bütün efradı onunla iftihar eder. Güya her bir adam, aşirette o iyiliği yapmış gibi iftihar eder."

"Birisinin hatasıyla başkası mesul olamaz." Kardeşi de olsa, aşireti ve taifesi de olsa, partisi de olsa, o cinayete şerik sayılmaz. Olsa olsa, o cinayete bir nevi tarafgirlikle yalnız mânevî günahkâr olup âhirette mesul olur; dünyada değil. Eğer bu kanun-u esasî çabuk düstur-u esasî yapılmazsa, hayat-ı içtimaiye-i beşeriye iki Harb-i Umumînin gösterdiği tahribatın emsaliyle, esfel-i sâfilîn olan o vahşî irticaa düşecek.

Bu sosyal realitede bazı temsil ve kinaye noktalar da vardır. Müslüman, bir adım atarken, bütün Müslümanları temsilen adım atmalıdır. Yani çok dikkatli ve titiz olmalıdır. Zira bu zamanın insanları bir Müslümandan sadır olacak iyiliği de kötülüğü de bütün İslam alemine mal ediyor. Öyle ise her Müslüman dikkatli ve teyakkuz içinde olmalıdır.

Üstadımız bu paragrafta bu ciheti ele alıyor yoksa birisinin hatasıyla başkası mesul olur anlamında bu cahilane adeti savunmuyor. Biz birisinin hatasıyla diğer yakınlarına düşman olamayız. Bir insanın hatası sadece kendisini bağlar esas olan budur.

Ayrıca “Eğer o aşiretin bir ferdi, o aşiretin mahiyetine temas eden medar-ı iftihar bir iyilik yapsa, o aşiretin bütün efradı onunla iftihar eder. Güya her bir adam, aşirette o iyiliği yapmış gibi iftihar eder." bu kaide iyilikte güzeldir bu cihetle olumlu bir şekilde değerlendirilebilir. Ama kötülükte aynı kaideyi uygulamak zulümdür. Üstadımız bu kaideyi olumlu yönlerinden dolayı değerlendiriyor.

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.

BENZER SORULAR

Yükleniyor...