"Bir kere mabeynde yırtıldı. Şişli'de bir Ermeninin evine düştüm. Orada yırtıldı. Şekerci Hanına düştüm. Orada da yırtıldı. Tımarhaneye düştüm. Şimdi de tarassudhaneye düşmüşüm." Olaylar hakkında bilgi verir misiniz? “Yırtılmak” tabirinden kasıt nedir?
Değerli Kardeşimiz;
"Hafiyelik ve jurnacilik müesseselerini tenkid cesaretini göstermesi, kendisinin divan-ı harbe verilmesine sebep olmuş; orada da fikirlerini hiç çekinmeden, tam bir pervâsızlık içinde müdafaa etmesi endişe yaratmış ve kendisinden kurtulmak için deli olduğuna, iki Musevî, bir Rum, bir Ermeni, bir Türk doktordan rapor alınarak Toptaşı tımarhanesine konulmuştur."
l9l2'de basılan İki Mekteb-i Musîbetin Şehadetnâmesi yahut Divan-ı Harb-i Örfi isimli eserinde "Tımarhaneden sonra tevkifhanede iken Zaptiye Nâzırı Şefik Paşa ile muhaveremdir" başlığını taşıyan kısımda istibdattan şikâyet eden Bediüzzaman "Şişli'de bir Ermeninin evine düştüm" diyerek orada da istibdat perdesinin yırtıldığını ifade eder.(1)
Mabeyn’in Bediüzzaman’la Alakası
Mabeyn-i Hümayun’a nezaret eden Zaptiye Nazırı (Emniyet Genel Müdürü) Şefik Paşa ve sarayda görevli üst düzey bürokratlarla, alışık olmadıkları bir üslupla konuşması, Molla Said’in hüsnükabul görmemesine sebep olmuştur.
Molla Said’in Saray’a sunduğu eğitimin ıslahıyla ilgili arzuhalleri, başını derde sokmuştur.
Asıl problemler buradan çıkmaktadır. Asırlardan beri Osmanlı’yı yıkmak isteyenler, “Mabeyni” kontol adı altında, “Mabeyn” yoluyla Sultan Abdülhamid’i kontrolleri altında tutarken, onların oyunlarını bozacak bir projeye yol vermeleri mümkün değildi.
“Mabeyn-i Humayun”da bir münakaşa, bir dilleşme hâdisesi ile karşılaşan Bediüzzaman, bu defa Şişli’de bir evde kalmaya başlamıştır. Burada da bazı paşalarla münakaşası vardır. Sonra Şekerci Han'ında bir odaya yerleşmiştir.
Bu odanın kapısına astığı levha ile bütün ilim âleminin dikkatini çekti.
Bütün sorulara cevap veriyordu. Olacak gibi değildi. Dikkatleri üzerine çekiyordu. Herkesin gözünde bu bir gerçek "Bediüzzaman"dı. Bunun üzerine Yıldız’ın etrafını sarmış bazı paşalar tarafından Sultan Abdülhamid iğfal edilerek, Bediüzzaman’ın akıl hastanesine sevki gerçekleşti. Doktorların onun kemal-i akıl ve irfanına dâir verdikleri rapordan sonra, vesvese ve telaşa düşen aynı kadronun tertibiyle hapishanede tarassud altına alınması hâdisesi ortaya çıkmıştır.
Tarassud altında (hapishane) iken, Padişah tarafından gönderilen Zaptiye Nazırı (Emniyet Genel Müdürü) Şefik Paşa ile yaptığı konuşmasında, İstanbul’da geçen hayatının bir hatırası:
“Sigara kâğıdı kadar ince ve nizâm nâmıyle bir perdeyi, bu kadar feverân-ı efkâr ve hissiyâta karşı herkesin üstüne örtmüşsünüz. Herkes altında, sizin tazyîkatınızla meyyit-i müteharrik gibi inliyor. Ben acemî idim, altına girmedim, üstüne düştüm. Sûret-i telebbüsüm gibi ahlâkım da sakil idi. Bir kere Mabeyn de yırtıldı. Şişli’de bir Ermeni’nin evine düştüm. Orada da yırtıldı. Şekerci Hanı’na düştüm, orada da yırtıldı. Tımarhaneye düştüm. Şimdi de tarassuthaneye düşmüşüm.”(2)
Mabeyn-i Hümayun, özel kâlem müdürlüğü şeklinde bir mana ifâde etse de büyük bir padişaha layık ve münasip olarak, onun en yakınlarının ikamet ettikleri ve Padişah’ın emir ve fermanlarının icra edildiği, vali ve paşaların devlet işleri için müracaat ettikleri bir makam idi.
Burada ki paşalar, valiler kimlerdi? Nerelerle irtibatları vardı? Padişah hakkında ne düşünüyorlardı? Bütün bunlar ayrıca tahlil edilebilir, edilmelidir de.
Üstad Hazretleri o zamanın Osmanlı bürokrasinin hantal ve arızalı durumlarını tasvir ediyor. "Yırtmak" tabiri de o engelleyici bürokrasi ile olan mücadeleye bir göndermedir.
Dipnotlar:
(1) bk. Son Şahitler, I/168.
(2) bk. Asar-ı Bediyye, Divan-ı Harb-i Örfi, s. 517.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü