Ehl-i gaflet dünyasının hakikatini tasvir eden Birinci Levha'nın, her bir cümlesini kısaca açabilir misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
Birinci Levha
Ehl-i gaflet dünyasının hakikatini tasvir eder levhadır.
Beni dünyaya çağırma, Ona geldim fena gördüm.
Demâ gaflet hicab oldu, Ve nur-u Hak nihan gördüm.
Bütün eşya-yı mevcudat, Birer fâni muzır gördüm.
Vücud desen onu giydim, Âh ademdi çok bela gördüm.
Hayat desen onu tattım, Azap-ender azap gördüm.
Akıl ayn-ı ikab oldu, Bekayı bir bela gördüm.
Ömür ayn-ı heva oldu, Kemal ayn-ı heba gördüm.
Amel ayn-ı riya oldu, Emel ayn-ı elem gördüm.
Visal nefs-i zeval oldu, Devayı ayn-ı dâ’ gördüm.
Bu envar zulümat oldu, Bu ahbabı yetim gördüm.
Bu savtlar na’y-ı mevt oldu, Bu ahyayı mevat gördüm.
Ulûm evhama kalboldu, Hikemde bin sekam gördüm.
Lezzet ayn-ı elem oldu, Vücudda bin adem gördüm.
Habib desen onu buldum, Âh firakta çok elem gördüm.(1)
"Beni dünyaya çağırma, … Ona geldim fena gördüm."
Beni âhiretten gaflet ederek sadece dünyaya teveccüh etmeye çağırma.
Ben bu dünyaya geldim ve ondaki her şeyin fani olduğunu gördüm.
"Dema gaflet hicab oldu, … Ve nur-u Hak nihân gördüm."
Gaflet, dünya hayatında her zaman bir perde oldu ve Hakk'ın nurunu, (o dünya mevcudatında tecelli eden İlâhî isimleri ve sıfatları) gizlenmiş gördüm.
"Bütün eşya-yı mevcudat,… Birer fâni muzır gördüm."
(O gaflet sebebiyle) dünyada olan her şeyi hem fani hem de zararlı (elem ve keder verici) gördüm.
"Vücud desen onu giydim,… Ah ademdi çok bela gördüm."
Varlık desen ona kavuştum; ama sonu adem (yokluk) olduğundan, her varlıktan ayrılmayı bir bela olarak gördüm.
"Hayat desen onu tattım, … Azab ender azab gördüm."
Hayatı tatmakla binler (çeşit emellere ve elemlere muhatap oldum) azap içinde azaba düştüm.
"Akıl ayn-ı ikab oldu, … Bekayı bir bela gördüm."
(Geçmiş zamanın elemlerini ve gelecek zamanın korkularını hatırlatmasıyla) akıl benim için bir azap oldu. Bekayı (yani dünyada uzun süre yaşamayı) bir bela görmeye başladım.
"Ömür ayn-ı heva oldu, … Kemal ayn-ı heba gördüm."
Yaşamak boş bir heves gibi oldu. (Sonu zeval bulup yokluk olduğu için) kemale ermeyi, üstünlük kazanmayı boş ve faydasız gördüm.
"Amel ayn-ı riya oldu, … Emel ayn-ı elem gördüm."
Yaptığım işlerde gösteriş hâkim oldu. Bir şeye kavuşma isteğim, elemlere dönüştü.
"Visal, nefs-i zeval oldu, … Devayı ayn-ı dâ' gördüm."
(Bir arzuma kavuşmam ondan ayrılığın da başlangıcı olduğundan) o kavuşma aynen ayrılma gibi oldu. Böylece, dermanlar da benim için aynen hastalık oldular.
"Bu envâr, zulümat oldu, … Bu ahbabı yetim gördüm."
Bu nurlar karanlık oldular. Bu sevdiklerimi yetimler gibi gördüm.
"Bu savtlar, na'y-ı mevt oldu, … Bu ahyayı mevat gördüm."
Bu sesler benim için ölüm haberleri oldular. Bu yaşayan kişileri yarının ölüleri olarak gördüm.
"Ulûm, evhama kalboldu, … Hikemde bin sekam gördüm."
(Sonu hiçliğe varan bir hayat hayal gibi olunca) ilimler de vehimlere dönüştüler. Hikmet diye ortaya konulan beşerî fikirlerde bin hastalık gördüm.
"Lezzet, ayn-ı elem oldu, … Vücudda bin adem gördüm."
Aldığım lezzetlerin elemden farkı olmadığı gibi, bir şeye sahip olmaktan aldığım lezzetin bin katı kadar elemi onun yok olmasıyla çektiğimi gördüm.
"Habib desen onu buldum, … Ah firakta çok elem gördüm."
Habib’i bulmakla sevindimse de ondan ayrılmakta çok elemler gördüm.
1) bk. Sözler, On Yedinci Söz, İkinci Makam.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü