"Bir nevi âlem gibi olan muazzam çam ağacını, buğday tanesi kadar bir çekirdekten halk eden Kadîr-i Zülcelâl, şu kâinatı nur-u Muhammedîden (asm) nasıl halk etmesin veya edemesin?" Açıklar mısınız?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

Bu âlem yaratılmazdan önce her şey yokluk karanlığında idi.

“Allah’ın ilk yarattığı şey benim nurumdur.” (bk. el-Mevahibul-Ledünniye, Aclunî, 1/265-266.)

hadis-i şerifinin haber verdiği gibi, Cenâb-ı Hak ilk mahluk olarak Nur-u Muhammedî’yi (asm.) yarattı. Bilindiği gibi canlıların bütün karakterleri genetik şifrelerinde yazılmıştır. Bu yazı, kader kalemiyle işlenmiş bir ilahi programdır.

Bir tohumdaki şifrede ağacın şeklini, gövdesinin sertliğini, yaprağının yeşilliğini, meyvesinin tadını bulamayız. DNA’da bütün bu özellikler baz sıralaması şeklinde yazılıdır, ama o program ne serttir, ne yumuşaktır; ne yeşildir ne de kırmızıdır. Bu noktayı dikkate almadan, bütün mahlukatın Nur-u Muhammedî’den (a.s.m.) yaratılışını düşünen adam, yıldızlarla, ormanlarla, denizlerle bu nur arasında bir benzerlik kurmaya kalkışır ve aldanır.

"Nasıl esmada bir ism-i azam var, o esmanın nukuşunda dahi bir nakş-ı azam var ki, o da insandır." (Sözler, Otuz Üçüncü Söz, Otuz Birinci Pencere.)

İsm-i Azam, bütün isimleri içine aldığı gibi, nakş-ı azam olan insan da bütün varlık âleminde tecelli eden isimlere mazhardır.

“Bir şey mutlak zikredilince kemaline masruftur.” kaidesince, insan denilince de insanlık âleminin en ileri ferdi ve risalet semasının güneşi olan Hz. Muhammed (asm) akla gelir. Bütün ilahi isimler ilk defa Nur-u Muhammedî’de (a.s.m.) tecelli etmişlerdir. Mesela, onda Muhyi isminin tecellisi vardır ve o nur hayat sahibidir.

Sonraki safhalarda yaratılacak olan bütün hayatlar, ilk defa onda tecelli eden bu ismin ayrı tezahürleridir. O nurlu hayat, bütün hayatların başlangıç noktası ve çekirdeğidir. Ama bütün hayat çeşitleriyle Resulullah Efendimizin (a.s.m.) o pak ve münezzeh ruhu arasında bir ilişki kurmaya kalkışmanın da yanlışlığı ortadadır. Diğer isimler için de benzer şeyler söylenebilir.

"Mukteza-yı hikmet, şu şecere-i hilkatin de bir çekirdekten yapılmasıdır. Hem öyle bir çekirdek ki; âlem-i cismaniden başka, sair âlemlerin nümunesini ve esasatını câmi’ olsun." (bk. age.)

Vahdetü’l-Vücud meşrebinin sahibi Muhyiddin İbn-i Arabî, ebede kadar yaratılacak bütün varlıkların mahiyetlerinin (kendi ifadesiyle ayan-ı sabitelerinin) Allah’ın ilminde mevcut oluğunu kaydettikten sonra bütün mahiyetleri icmalen taşıyan bu ilk taayyün mertebesini “Hakikat-ı Muhammediye”, “âlem-i vahdet” “vücud-u icmâli”, “Nur-u Muhammedî” gibi isimlerle dile getirir.

Buna göre, Nur-u Muhammedî (asm.), bütün mahiyetlerin ortak ismidir ve eşyanın yaratılmasıyla bu mahiyetler ilim dairesinden kudret dairesine geçmişlerdir.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
Okunma sayısı : 4.621
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

BENZER SORULAR

Yükleniyor...