"Bir parça mahrem bir sırdır. Fakat senden sır saklanmaz." Buradaki "sır" nedir, izah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"Birincisi: Bir parça mahrem bir sırdır. Fakat senden sır saklanmaz. Şöyle ki:
"Ehl-i hakikatin bir kısmı nasıl ki ism-i Vedûd’a mazhardırlar ve âzamî bir mertebede o ismin cilveleriyle, mevcudatın pencereleriyle Vâcibü’l-Vücuda bakıyorlar. Öyle de şu hiç ender hiç olan kardeşinize, yalnız hizmet-i Kur’ân’a istihdamı hengâmında ve o hazine-i bînihayenin dellalı olduğu bir vakitte, ism-i Rahîm ve ism-i Hakîm mazhariyetine medar bir vaziyet verilmiş. Bütün Sözler, o mazhariyetin cilveleridir. İnşaallah, o Sözler وَمَنْ يُؤْتَ الْحِكْمَةَ فَقَدْ اُوتِىَ خَيْرًا sırrına mazhardır." (Mektubat, Dördüncü Mektup)
Buradaki sır Üstad'ımızın azami mertebede ve en üst perdeden ism-i Rahîm ve ism-i Hakîme mazhariyetidir.
"Ben şu şu isimlere azami bir şekilde mazharım" demek, tevazu sırrına uygun düşmediği için bu gibi mazhariyetler kişilerin mahremidir ve iç meselesidir. Bu yüzden Üstad'ımız Rahîm ve Hakîm isimlerine mazhariyeti "bir sır ve mahremiyet" olarak değerlendiriyor.
“Öyle de şu hiç-ender hiç olan kardeşinize, yalnız hizmet-i Kur’ân’a istihdamı hengâmında ve o hazine-i bînihayenin dellâlı olduğu bir vakitte” bu özelliklerden dolayı bu sırrın açılması da normal olabiliyor.
Yani nefsine bir pay çıkarmadan benliğini hiçlemiş bir vaziyette iken, bu tarz sırları beyan etmek zarardan ziyade fayda temin edebilir.
İlave bilgi için tıklayınız:
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü