"Bu hizmet-i Kur’âniyede bulunan kardeşlerinizi tenkit etmemek ve onların üstünde faziletfuruşluk nev’inden gıpta damarını tahrik etmemektir." cümlesini izah eder misiniz; "faziletfuruşluk" ne demektir?
Değerli Kardeşimiz;
Fazilet; değer. Meziyet; iyilik, ilim ve irfan itibarı ile olan yüksek derece. Dinî ve ahlâkî vazifelere riayet derecesi. Fazl ve hüner cihetiyle olan yüksek derece. Cem'i "fazâil"dir. Füruş: Satan ve satıcı demektir.
Faziletfüruşluk ise; faziletini satan, kendini faziletli gibi göstermeye çalışan demektir. Teheccüd namazı kılan birisinin, her yerde ve her vesileyle teheccüd'e kalktığından bahsetmesi, buna bir misal olabilir. Buradaki satmak ise, karşılığında takdir edilmeyi beklemek, onunla maddî ve manevî bir beklenti içinde olmaktır...
"Faziletfuruş", kendini salih ve manevî makam sahibi görüp başkalarından saygı ve hürmet görme arzusudur. Bu ise ihlasla asla bağdaşmaz. Hakiki fazilet sahibi insanlar alçakgönüllü olur, kendini hiç kimseden üstün görmez ve hiçbir zaman bir saygı ve hürmet beklentisi içinde olmazlar.
Faziletfuruşluk ile hareket edenler, genelde etrafındaki insanlara hükmeder, amirlik taslar, etrafındakilerin sürekli kendisini dinlemelerini ve saygı göstermelerini beklerler. Bu tarz hareket de karşıdaki insanların damarını tahrik eder. Menfi duygular karşılıklı harekete geçerse, o ortamda ne huzur, ne ihlas ne de muhabbet kalır.
Bu yüzden, Üstadımız faziletfuruşluğun ihlasla bağdaşmayacağını ifade ederek talebelerini ikaz ediyor.
Tenkit eden birisi bazen kendisini temiz, kusursuz; tenkit ettiği kimseyi de nasihate muhtaç zavallı birisi şeklinde görebiliyor. İşte bu hal de faziletfuruşluktur. Tenkid, birisini hedef alarak değil, kendi nefsini hedef alarak yapılmalıdır; böyle bir tenkid tenkit faydalı olur.
Mesela, birisinin yüzüne karşı; "Sen çok cimrisin" desek, bu davranışımızdan kendimizi çok cömert kabul ettiğimiz manası da çıkar. Bu davranış hem karşı tarafı incitir hem de kendi nefsimize bir makam ve fazilet verdiğimizi gösterir ki, bu da nefis terbiyesi açısından çok tehlikeli bir durumdur.
Kardeşlerimizin hatalarını ve kusurlarını yumuşak bir üslupla şefkat ve merhametle düzeltmeye çalışmalıyız.
Unutmamak gerekir ki, böyle bir asırda, böyle bir kudsi davanın hizmetine talip olanlar, ancak birbirlerinin kemalat ve meziyetlerini tamim etmek ile dava şuuruna erebilirler.
Ferdî ihtilafların ve şahsî dargınlıkların umumî yerlerde ve cemaat içerisinde konuşulması, faydadan ziyade zarar verebilir. Karşılıklı tenkitler ve ithamlar, akıl yerine hissiyatı, hakikat yerine fikirlerin tahakkümünü, muhabbet ve uhuvvet yerine inatlaşmayı ve birbirinden nefret etmeği ziyadeleştirir. O zaman, o meclis enaniyetlerin tatmini, nefislerin tahakkümü için müstaid bir zemin olur. Hem bu ahval, cemaatin şevkini kırar, huzurunu dağıtır. Üstadımızın “Çok sıkı tutmayınız, herkes bir meşrebde olmaz” ifadelerini esas alarak, ferdî ihtilafların hususi sohbet ve irtibatlar vasıtasıyla halline gidilmelidir. Bu işin tedavisi lâyık ellere havale edilmelidir. Her insan yara saramaz. Bu çeşit ihtilâfları vaz-u nasihat ile telkin ile ve zamana bırakmakla tedavi etmek gerekir.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
Amir memur, vazifeli vazifesiz arasındaki ilişki bu kapsamda değerlendirilmez. Şayet öyle olmuş olsa hiyerarşi diye bir şey kalmaz.