"Maddi ve süfli muhabbetler için bütün mazi ve müstakbel, firakla doludur." cümlesini izah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"Fâni mevcudatın visâli madem fânidir; ne kadar uzun da olsa yine kısa hükmündedir. Senesi, bir saniye gibi geçer; hasretli bir hayal ve esefli bir rüya olur. Bekayı isteyen kalb-i insanî bir sene visalde, yalnız bir saniyecikte ancak zerre gibi bir zevkini alabilir. Firak ise saniyesi bir sene değil, senelerdir. Çünkü firakın meydanı geniştir. Bekayı isteyen bir kalbe, firak çendan bir saniye de olsa seneler kadar tahribat yapar. Çünkü hadsiz firakları ihtar eder. Maddi ve süfli muhabbetler için bütün mazi ve müstakbel, firakla doludur." (Lem'alar, Üçüncü Lem'a)
İnsan kalbi bütün kâinatla alakadar olduğu gibi, geçmiş ve gelecek ile de alakadardır. Bu sebeple kâinata, geçmiş ve geleceğe Allah namına değil de kendi adına muhabbet eden birisi için, muhabbet ettiği şey sayısınca ayrılık acısı var demektir. Kalbin kâinatla ne kadar rabıtası varsa o kadar firak acısı var demektir.
İnsanın sadece bedeni, bulunduğu an ve zamanla sınırlıdır, ama kalbi, ruhu, fikri ve hayali için zamanın kaydı söz konusu değildir. Bu yüzden insanın kalbi ve ruhu zamanın geçmişine de geleceğine de gidip gelebilir, onlarla alakadar olabilir.
Mesela, bir insan gezip gördüğü yerleri ve dostlarını düşünüp maziye seyahat edebilir. İnsanın hayali ve fikri zamanın bir dilimine mahkûm değildir.
Hatta zamanın hazır lezzetini tamamlayan şey, gelecek tasavvurudur. Baharın gelmesini heyecan ve hasretle beklememiz, o mevsimde istifade edeceğimiz nimetleri tasavvur etmemiz, geçen baharda yediğimiz nimetler kadar insana lezzet verir.
İnsanın bu harika istidadı ancak iman ve ahiret inancı ile mutmain olabilir.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar