"Bu müthiş maraz-ı ihtilafa karşı birbirinizin kusurunu görmeyerek, yekdiğerinizin ayıbına karşı gözünüzü yumunuz." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"Ey ehl-i hak! Ey hakperest ehl-i şeriat ve ehl-i hakikat ve ehl-i tarikat! Bu müthiş maraz-ı ihtilâfa karşı birbirinizin kusurunu görmeyerek, yekdiğerinizin ayıbına karşı gözünüzü yumunuz
وَاِذَا مَرُّوا بِاللَّغْوِ مَرُّوا كِرَامًا edeb-i Furkanî ile edepleniniz. Ve haricî düşmanın hücumunda dahilî münakaşâtı terk etmek ve ehl-i hakkı sukuttan ve zilletten kurtarmayı en birinci ve en mühim bir vazife-i uhreviye telâkki edip, yüzer âyât ve ehâdis-i Nebeviyenin şiddetle emrettikleri uhuvvet, muhabbet ve teavünü yapıp, bütün hissiyatınızla, ehl-i dünyadan daha şiddetli bir surette meslektaşlarınızla ve dindaşlarınızla ittifak ediniz, yani, ihtilâfa düşmeyiniz." (Lem'alar, 20. Lem'a, Altıncı Sebep)
Müslümanları, din düşmanları karşısında mağlubiyete götüren en büyük amillerin başında aralarındaki ihtilaf ve düşmanlık hislerinin galip gelmesidir. Bu paragrafta Üstad Bediüzzaman hem cemaat hem de fertler arasında Allah'ın razı olduğu bir neticenin nasıl kazanılacağının ışıklarını aydınlatıyor. Yani cemaatlerin ihtilaf hastalığının ilaçlarının en müessiri, kendi kusurumuzla ilgilenmek ve başkalarının kusurunu görmemektir. Böyle olunca diğer gruplar da insafa gelip, onlar da düşmanlığa ve ihtilafa girmeyecek, bu ulvi seciyyeden ders alacaklar. Böylece cemaat ve tarikatler, "Dindaşlarınızla ittifak ediniz, yani, ihtilafa düşmeyiniz." kaidesiyle inşallah ihtilafa ve düşmanlığa girmeyecekler. Sonuçta din düşmanları da aralarına girip onları birbirlerine düşman edemeyeceğinden, sıkıntılar büyük oranda azalıp muazzam güç kazanılacaktır.
Her insanın zaafları, kusurları ve ayıpları olabilir. Biz bu kusur ve ayıpları hoş görüp, şefkatle ıslahına çalışmalıyız. "Kusursuz dost arayan dostsuz kalır." sözü de bu inceliğe işaret ediyor. Unutulmamalıdır ki, hiçbir insan kusursuz ve mükemmel değildir, olamaz da. Her insanın noksan tarafları, hataları, kusurları olduğu gibi, sevilmeye layık iyi yönleri ve güzel hasletleri de vardır. Şuurlu bir Müslüman, başkalarının kusurunu araştırmaz, kendi hatalarını görür, onların izalesine çalışır, kendi nefsi ile mücadele eder.
“...Birbirinizin kusurunu araştırmayın...” (Hucurat, 49/12)
ayeti de bize bunu ders vermektedir.
Habib-i Edip Efendimiz (asm.) şöyle buyurur:
“Kendi kusurlarıyla uğraşıp başkalarının kusurlarını kurcalamaktan kendisini alıkoyan kimseye müjdeler olsun." (Münavi, Feyzü'l-Kadir, 4/281)
Başkalarının ayıplarına gözlerini diken insan, kendi hatalarını görmez. Başkalarını düzeltebilmek için önce kendimizi düzeltmemiz gerekir. Zaten kendi nefsiyle uğraşan, ayıplarını, hatalarını ve kusurlarını düzeltmeye çalışan insan, başkalarının kusurlarını görmeye vakit bulamaz. Kendi kusurlarını görebilen insan bahtiyardır. Kendi kusurlarını görebilmek, onlardan kurtulmanın ilk şartıdır. Kusur bilindikten sonra tedavisi kolaydır.
İlave bilgi için tıklayınız:
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü