Bütün bu ayrı ayrı envaın ayrı ayrı özelliklerini ve güzelliklerini tanzim ve terbiye etmek için; neden hadsiz bir kudret, muhit bir ilim ve nihayetsiz bir hikmet icap ediyor?
Değerli Kardeşimiz;
Üstadımızın "enfüsî tefekkürde tafsilatlı, afakî tefekkürde icmalî" yapma tavsiyesine uyarak, biz bu milyonlarca tür canlıdan sadece birisi olan insan üzerinde duralım ve ondan diğer canlı türlerine de icmalen intikal edelim:
Tıp fakültelerinde insan bedenindeki ilim ve hikmet tecellilerinin, yaklaşık, altı yüz sayfalık bir anatomi kitabında çok icmalî olarak verildiğini biliyoruz. Daha sonra organlarımızın her biri için müstakil kitaplar yazılmakta, tezler ve bildiriler sunulmaktadır. Bütün bunlar insan bedenindeki sonsuz ilim ve hikmeti ders vermektedir. Bu ilim ve hikmet ilahi irade ve kudretle yazılan insan kitabında okunduğuna göre, insanın Rabbi hem nihayetsiz bir ilme hem de yine nihayetsiz bir kudrete sahip demektir.
Üstadımız insan için; "şecere-i kâinatın en mükemmel meyvesi" ifadesini kullanır. Buna göre insanı ancak kâinatı yaratan ve bir ağaçtan meyveyi süzmesi gibi kâinattan da insanı süzen Allah yaratabilir. "En mükemmel meyve" ifadesi, kâinatın diğer meyveleri olan bitkiler ve hayvanlar âlemi için de aynı hakikatin geçerli olduğunu ders verir.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
Teşekkur ederim ama Tatmin olmadım.
Kainatta sayısız hikmet, güzellik ve inceliklerin varlığı hadsiz bir kudret, muhit bir ilim ve nihayetsiz bir hikmet ile olabilir anlamında. Yani eser ile eser sahibi arasında bir oran bir nispet söz konusu. Cahil, avam ve eğitimsiz bir adamın en güzel en hikmetli bir kitabı telif etmesi nasıl bir orantısızlık ise aynı şekilde kainatta görülen muazzam hikmet ve güzellikleri yaratan kudretin hikmetin sınırlı olması kabil ve mümkün değildir.