"Ve o makine-i insaniyede yüzer alet var. Her birinin elemi ayrı, lezzeti ayrı, vazifesi ayrı, mükâfatı ayrıdır." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
İnsan fıtratına konulan her bir cihaz ve duygu, Allah’ın isim ve sıfatlarını tartıp tadacak bir mahiyettedir. İnsan bu cihaz ve duygular sayesinde, Allah’ın bütün isim ve sıfatlarını tanır. Aynı zamanda, bütün isim ve sıfatlar, manalarını ve nakışlarını bütün varlıklarda hususen insan mahiyetinde sergilemek ve göstermek istiyorlar. Bu yüzden insan cismanî olarak, belki küçük olabilir ama cihaz ve mahiyetçe kâinat kadar geniş ve camidir.
Mesela; insandaki mide, Allah’ın Rezzak ismine baktığı gibi, midenin ve dolayısı ile bedenin bin bir rızık ihtiyacına, Rezzak ismi milyonlarca rızık ile mukabele ediyor. İnsanın midesinin bu ihtiyaç dili, Rezzak ismini tartıp tadıyor. Midenin elemi açlık, lezzeti ise tokluktur.
İnsan, yüz gramlık bir et parçası olan dili sayesinde, bütün nimetlerin tadına bakar; hangisinin tatlı, hangisinin tuzlu, hangisinin diğerinden daha lezzetli olduğunu teftiş eder; “Maharetli nazır ve şakir müfettiş” olur. Bir müfettişin rapor sunması gibi, o da yemeklerin tadı hakkında bilgi sunar. Ruh da bu teftiş raporuna göre hareket eder. Onlardan en uygun gördüğünü tercih eder yahut hiçbirini beğenmez ve yemez. Buradan ihsan ve ikram manalarını anlar, Allah’ın Rezzak, Muhsin ve Kerim isimlerini idrak eder, görür ve de gösterir.
Dil için bu nimetleri tatması lezzet, tatmaması ise elemdir.
Akıl öyle harika bir cihaz ve öyle tılsımlı bir anahtardır ki, kâinatı bir kitap gibi okur, kâtibine intikal eder, marifeti artar ve bundan büyük bir lezzet alır. Altıncı Söz'de denildiği gibi;
"Eğer Mâlik-i Hakikisine satılsa ve onun hesabına çalıştırsan, akıl öyle tılsımlı bir anahtar olur ki, şu kâinatta olan nihayetsiz rahmet hazinelerini ve hikmet definelerini açar."
Sinekten tutun, galaksilere kadar her bir mahluk bir rahmet hazinesi ve hikmet definesi olup, onların tümü Cenâb-ı Hakk’ın gizli hazineleri olan güzel isimlerinin tecellileridirler. İşte insan, akıl sayesinde bu tılsımlı defineleri açıyor, onlarda tecelli eden isim ve sıfatları okuyor.
Küfür ve dalalet gözlüğü ile bakanlar, bütün kâinatı ve mahlukatı abes, başıboş ve hikmetsiz görür, aklını azap içinde bırakır.
Kalp, latif bir cihazdır, imanın mahalli, esmanın tecelligâhıdır. Kalbin lezzeti zikrullah ve muhabbetullahtır, azabı ise mecazi aşklardır...
İşte, insana emanet olarak tevdi edilen bu latifeleri ve cihazları, veriliş gayesine uygun olarak kullanmamak ihanettir, azaptır ve isyandır. Onları veriliş gayeleri doğrultusunda kullanmak ise, hem ibadettir hem de büyük bir lezzettir.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar