Cemaatlerde hizmet eden bayanların, erkeklerden çok daha ön planda olmaları, televizyon ve radyolarda sunuculuk yapmaları doğru mu? Bu yüzden, cemaatten ayrılmak istiyorum.
Değerli Kardeşimiz;
Müslüman kadınların ekskliklerini ve hatalarını delil ve sebep göstererek İslam'dan soğumak ve cematlere gitmemek geçerli bir mâzeret olmadığı gibi, mensubu olduğumuz bir câmiadan da aynı sebeplerle ayrılmamız doğru olmasa gerek. Zira âyetin ifâdesi ile, "Hiçbir günahkâr başkasının günahını yüklenmez." (İsra Suresi, 17/15)
Şu var ki, günahkâr birisine yardımcı olacak durumumuz varken, yardım etmiyor, oradan uzaklaşıyorsak, bu tavır mesuliyeti gerektirir. Ortada bir yanlış varsa, bize düşen uzaklaşmak değil, yanlışı düzeltmek için gayret etmektir. Eğer fiili duamız ve gayretimiz onun yanlıştan döndürmedi ise, kâli duaya devam etmektir. Gerçekten onlara acıyorsak, bu durumda hareket rotamız bellidir. Zira okuduğumuz eserlerde, nasıl hareket etmemiz gerektiği gâyet açık bir şeklide ifade edilmektedir. Şöyle ki:
"Eğer muhabbet, kendi esbâbının rüçhâniyetine göre bir kalbde hakikî bulunsa, o vakit adâvet mecazî olur, acımak suretine inkılâp eder. Evet, mü'min, kardeşini sever ve sevmeli. Fakat fenâlığı için yalnız acır. Tahakkümle değil, belki lütufla ıslahına çalışır..."
Bu cümlede ifade edilen “fenalık”; kişinin ahlakî zafiyetleri, insanlarla iyi geçinememe gibi kusurlarıdır. Bu gibi fenalıklar ise ancak hoşgörü, müsamaha ve lütuf ile tedavi edilebilecek şeylerdir. Her cemaat ve toplum içinde bu türden insanlar bulanabilir. Bu gibi kimseleri dışlamak yerine lütuf ve şefkatle terbiye ve ıslah etmek daha güzel bir yoldur. Tahakküm ve dışlamak bu tür insanları ıslah etmez, tersine günahın kucağına iter.
Öyle ise bu nevi fenalıkları ve ufak tefek kusurları olan mü’min kardeşlerimiz şefkat ve müsamaha ile ıslah edilmelidir.
Eğer tahakkümle hereket ediyorsak, acaba başka hisler işin içine giriyor olmasın mı, diye kendimizi tekrar gözden geçirmemiz icâb edebilir.
"Kâbe hürmetinde olan İmân ve Cebel-i Uhud azâmetinde olan İslâmiyet gibi çok evsâf-ı İslâmiye muhabbeti ve ittifâkı istediği hâlde, mü'min'e karşı adâvete sebebiyet veren ve âdi taşlar hükmünde olan bazı kusurâtı İmân ve İslâmiyete tercih etmenin..." (1)
İnsan kusursuz olmadığı gibi, insanlardan meydana gelen topluluklar da kusursuz olamaz. Unutulmamalı ki, kusursuz dost arayan, dostsuz kalacağı gibi, kusursuz cemaat arayan da, yalnız başına kalır.
(1) bk. Mektubat, Yirmi İkinci Mektup
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar