"Eğer maddî müdafaadan Kur'ân men etmeseydi..." ifadesini izah eder misiniz, burada hangi ayet kastediliyor?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

"Risale-i Nur'a karşı gizli düşmanlarımızdan bazı zındıkların şeytanetiyle çevrilen plânlar ve hücumlar inşaallah bozulacaklar. Onun şakirtleri başkalara kıyas edilmez, dağıttırılmaz, vazgeçirilmez, Cenâb-ı Hakkın inayetiyle mağlûp edilmezler. Eğer maddî müdafaadan Kur'ân men etmeseydi, bu milletin can damarı hükmünde umumun teveccühünü kazanan ve her tarafta bulunan o şakirtler Şeyh Said ve Menemen hâdiseleri gibi, cüz'î ve neticesiz hâdiselerle bulaşmazlar. Allah etmesin, eğer mecburiyet-i kat'iye derecesinde onlara zulmedilse ve Risale-i Nur'a hücum edilse, elbette hükûmeti iğfal eden zındıklar ve münafıklar bin derece pişman olacaklar."(1)

Burada ifade edilen "maddî müdafaa" Şeyh Said ve Menemen hâdiselerinde olduğu gibi silahlı bir mücadeledir. Halbuki Ehl-i sünnet itikadında, dâhildeki düşmana karşı silahlı mücadele caiz değildir. Silahlı mücadele ancak hariçteki düşmana karşı yapılabilir. Üstadımızın “Kur'ân men etmeseydi” ifadesi bu hakikate işaret eden bir ifadedir. Ehlisünnetin bütün kaideleri nihayetinde Kur’an ve sünnete dayanan kaidelerdir.

"Allah fesadı sevmez.” (Bakara, 2/205)

“Fitne, zulüm ve baskı adam öldürmekten daha korkunçtur.” (Bakara, 2/217)

“Fitneden kaçının! Çünkü o esnada dil, kılıç darbesi gibidir.”(2)

“Şurası muhakkak ki, bir fitne, bir ayrılık ve bir ihtilaf olacak. Bu durum gelince Uhud’a kılıcınla git! Kırılıncaya kadar onu taşa çal. Sonra evinde otur. Hatta sana günahkâr bir el veya ölüm gelinceye kadar (evinden çıkma)”(3)

“Kıyametten hemen önce karanlık gecelerin parçaları gibi fitneler var. Kişi o fitnelerde mümin olarak sabaha erer, akşama kafir olur ; mümin olarak akşama erer, sabaha kafir çıkar. O fitnede oturan, ayakta durandan hayırlıdır. yürüyen koşandan hayırlıdır. Öyleyse yaylarınızı kırın, kirişlerinizi parçalayın, kılıçlarınızı da taşa vurun. Sizden birinin evine girerlerse Hz. Âdem’in iki oğlundan hayırlısı olsun (ölen olsun, öldüren değil)."(4)

Bu ayet ve hadisler, zımnen fitne ve fesad çıkarmayı men ediyor. Çünkü iç çatışmanın çıktığı yerde insanların can, mal ve ırz emniyeti kalmaz, bir iki zalim yüzünden çok masumlar acı ve elem çeker. İslam bu yüzden, dâhilde silahlı mücadeleyi fitne ve fesad olarak değerlendiriyor.

İsyan çıkaranlar ve vatana ihanet edenler asla affolunmazlar. Üstad Hazretleri şöyle buyurur: “Madem ben de bu vatanın bir evlâdıyım, bu vatanın saadetine hizmet etmek benim için farzdır.”(Emirdağ Lahikası)

Vatanın huzur ve bekası için yegâne esas, emniyet ve asayişin muhafazasıdır. Vatanlarını muhafaza edemeyen milletler tarihten silinmişlerdir.

Dinimizde vatana hıyanet etmek, devlete karşı ayaklanmak, kuvvet kullanarak iktidarı ele geçirmeye çalışmak ve fitne çıkarmak kesinlikle yasaktır. Bir ayette mealen şöyle buyurmaktadır: “Eğer mü’minlerden iki grup birbirleriyle vuruşurlarsa aralarını düzeltin. Şayet onlardan biri, hâlâ (Allah’ın hükmüne boyun eğmeyip) ötekine saldırırsa, Allah'ın emrine dönünceye kadar (bu) saldıran tarafla savaşın. Eğer (Allah’ın emrine) dönerse artık aralarını adaletle düzeltin ve (her işte) adaletli davranın. Şüphesiz ki Allah, âdil davrananları sever.”(Hucurat Suresi, 9)

Ayette geçen “bağy” kelimesi, anarşi çıkarmak, isyan etmek ve haddi tecavüz manalarına gelmektedir. Böyle bir harekette bulunanlara “bağî” denilir. Ancak, devlet reisinden farklı düşündüğü hâlde isyana teşebbüs etmeyen kimseye dokunulmaz. Çünkü “İtaat etmemek başkadır, isyan etmek daha başkadır.”

Habib-i Kibriya Efendimiz (asm.) mü’minlerin huzur ve sükûnuna, birlik ve beraberliğine büyük ehemmiyet vermiş, umumî asayişin devam etmesi için, devlet reislerinden gelebilecek zulüm ve baskılara karşı ümmetinin isyan etmeyip, tahammül göstermelerini tavsiye etmiştir. Hz. Huzeyfe’den nakledilen bir hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz (asm.) “Benden sonra benim doğru yolumdan gitmeyen ve benim sünnetimle amel etmeyen hükümdarlar olacaktır.” buyurdular.

Bunun üzerine sahabeden biri: “Ben buna yetişirsem ne yapayım, ya Rasulallah?” diye sordu.

Allah Resulü (asm.): “Dinler ve itaat edersin. Sırtın dövülse ve malın alınsa bile dinle ve itaat et”,diye buyurdular. (Tac Tercümesi, 3. cilt sayfa, 44-45)

Rasulullah Efendimizin ümmetine, devleti idare edenlerden gelecek haksızlık ve zararlara sabırla mukabele tavsiyesi, onları zulme boyun eğmeye davet değil; bilakis isyan yoluyla, devlet ve milletin bütünlüğünü zedeleyecek daha büyük zulüm ve zararlardan kaçındırmak hikmetine mebnidir.

Mazide yaşanan elim hâdiseler, ferd ve cemiyet olarak geçirilen tecrübeler, istikbale ışık tutan parlak bir aynadır. Tarihte cereyan eden hâdiselerden milletlerin alacakları pek çok ibretli dersler vardır. Yarınlara hazırlanırken, geçmiş tecrübelerden mutlaka yararlanmak, geçmişte düşülen hataları yapmamaya çalışmak elzemdir. Vatanperver her insan geçmişte yaşanan üzücü hâdiselerden ders almalı, onları hiçbir zaman hatırından çıkarmamalı, Müslümanların birlik ve beraberliğine halel verecek her türlü tutum ve davranışlardan son derece kaçınmalıdır.

Bütün müçtehidler, müceddidler ve diğer İslam âlimleri itaat etmemekle isyan etmeyi birbirinden tamamen ayrı mütalaa etmişler, Allah’ın emrine muhalif durumlarda hiç kimseye itaat etmemişlerdir. Bununla beraber kat’iyen isyana teşebbüs yahut teşvik de etmemişlerdir. Bilakis mü’minleri isyandan menetmek hususunda gayret ve himmetlerini esirgememiş ve bu vadide bütün Müslümanlara, hâlleriyle numune olmuşlardır. İslam tarihi bunun misalleriyle doludur.

“Hayat, vahdet ve ittihadın neticesidir. İmtizaçkârâne ittihad gittiği vakit, mânevî, hayat da gider.” (Barla Lahikası) buyuran Üstad Hazretleri, hayatı boyunca daima âlem-i İslâm’ın ittihadına, milletin birlik ve beraberliğinin muhafazasına çalışmış, her zaman asayiş ve huzurdan yana olmuş, talebelerini; “Asayişin manevî bekçileri” olarak tavsif etmiş, onlara her zaman sabrı ve müsbet hareketi tavsiye etmiştir. Üstad Hazretleri’nin vefatından kısa bir zaman önce umum Nur Talebelerine vermiş olduğu, kendisinin de hayatı boyunca hassasiyetle tatbik ettiği en son dersi; ‘Müsbet Hareket’ olmuştur. Üstad, bu dersiyle Nur Talebeleri’nin her türlü menfi cereyanlardan şiddetle kaçınmalarını, içtinab etmelerini tavsiye etmiştir.

Dipnotlar:

(1) bk. Şualar, On Dördüncü Şua.
(2) bk. İbn-i Mace, Fiten, 24.
(3) bk. İbn-i Mace, Fiten, 24.
(4) bk. Ebu Davut, Fiten 2, Tirmizi, Fiten 33.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
Okunma sayısı : 2.237
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

Adem68474

Hz Üstad Eğer maddi müdafaadan Kuran menetmeseydi diyor bunlar hangi Kuran ayetleridir 

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Sorularla Risale

Ehlisünnet dahilde silahla mücadele etmeyi fitne ve haram olarak görüyor. 

"Kim bir cana kıymamış veya yeryüzünde fesat çıkarmamış birisini öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibidir." (Mâide, 5/32)

"Hiçbir günahkâr başkasının günahını yüklenmez." (En'âm, 6/164)   
 

Üstad Hazretleri bu iki ayetten şu manayı çıkarıp formüle ediyor:

"Nasıl ki, sen bir gemide veya bir hanede bulunsan, seninle beraber dokuz mâsum ile bir câni var. O gemiyi gark ve o haneyi ihrak etmeye çalışan bir adamın ne derece zulmettiğini bilirsin. Ve zalimliğini, semâvâta işittirecek derecede bağıracaksın. Hattâ bir tek mâsum, dokuz câni olsa, yine o gemi hiçbir kanun-u adaletle batırılmaz."

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.

BENZER SORULAR

Yükleniyor...