"Ekser enbiyanın şarkta ve Asya’da zuhurları ve ağleb-i hükemanın garpta ve Avrupa’da gelmeleri,.." Öyleyse Avrupa'nın suçu ne?
Değerli Kardeşimiz;
Üstad Hazretleri bu ifadesi ile, içtimaî bir tahlil yapıyor ve bundan hareketle bir neticeye ulaşıyor. Yoksa Avrupa’yı felsefeye ve filozoflara mahkûm ediyor değildir. İçtimaî hareketler de tıpkı insan gibi şuurlu ve iradî hareketlerdir. İnsan küçük bir âlem, cemiyetise, büyük bir âlemdir. Nasıl ki insan, yapacağı işleri kendi iradesi ile tercih ediyorsa, aynı şekilde milletler de itikad, örf ve âdetlerini kendi iradeleri ile tercih ediyorlar. İçtimaî meseleler gelişigüzel ve şuursuz hareketler değildir.
Mesela, kahir ekseriyeti sigara içen bir beldedeki insanlar kanser oluyor ve erken ölüyor. Hiç kimsenin sigara içmediği bir beldede ise, insanlar sıhhatli ve uzun yaşıyor. Şimdi bir ehl-i ihtisas bu durumdan hareketle; “a kasabasının vasatî ömrü elli yıl iken, b kasabasının ömrü yetmiş yıldır” derse. A kasabasında yaşayan insanların o mütehassısa; "Sen neden bize elli yıl ömür biçiyorsun" demeye hakkı yoktur. Zira bunda kendi kabahatlerinin ve su-i ihtiyarlarının hissesi çok büyüktür.
Avrupanın akla ve felsefeye olan tiryakiliği malum. Bu tiryakilik ve revacın bir neticesi olarak ekser filozoflar oradan çıkmıştır, demekte bir mahzur yoktur. Hem bunda bir dayatma ya da kaderin bir baskısı söz konusu değildir. Nitekim Asya’da filozoflar olduğu gibi, batı toplumlarının içinde nebiler de çıkmıştır. Ama ekseriyetle durum aksinedir.
“Enbiyanın ekseri Şark’ta ve hükemanın ağlebi Garp’ta gelmesi Kader-i Ezelinin bir remzidir ki, Şark’ı ayağa kaldıracak din ve kalbdir; akıl ve felsefe değildir.” (Tarihçe-i Hayat)
Malûmdur ki, inanmak fıtrî ve ebedî bir ihtiyaçtır. Dinin yerini hiçbir ideolojik düşünce, ictimâî disiplin, kanun hâkimiyeti felsefi cereyanlar dolduramaz. İçtimaî hayatın manevî rabıtalarını güçlü kılan ve ayakta tutan en büyük esas dindir. Bir cemiyette dinî hissiyatın mütemadiyen canlı tutulması şarttır. Cemiyet-i beşeriye dinden kopartılırsa lakayd, serseri ve anarşist olur. Artık kanun kuvvetiyle asayiş temin edilemez. Bu noktada cemiyet ya “rüşvet-i mutlaka” veya “istibdat-ı mutlaka” ile ancak ayakta tutulabilir.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü