"Osmanlı hükûmeti Avrupa ile hâmiledir; Avrupa gibi bir hükûmeti doğuracak. Avrupa da İslâmiyete hâmiledir; o da bir İslâm devleti doğuracak." İzah eder misiniz?
- Burada hangi devlete işaret var; Türk devleti mi, Kürt devleti mi, Yeni Osmanlı gibi bir şey mi?
Değerli Kardeşimiz;
Üstadımız bu ifadeleri 1910 yıllarında Şeyh Bahîd Efendiye söylemiştir. Dolayısı ile bu ifadeleri te’vil ederken, bugünün dürbünü ile değil, hayalimize binerek, ta o tarihlere gitmek icab etmektedir. Günümüzün dürbünü ve şartı ile bu ifadeyi iyi anlamak ve ehemmiyetini yakalamak mümkün değildir.
İslam'ı temsil eden, onun son kalesi ve karakolu olan Osmanlı İmparatorluğunun ileride bir Avrupa Devleti gibi olacağını; Hristiyan veya dinsiz bir millet olan Avrupa’nın da gelecekte bir Osmanlıyı, yani bir İslam medeniyetini doğuracağını ta o zamanlarda ifade etmek, elbette ki, kolay değildir.
Bu ifadeler ile şu anlatılmıştır:
Osmanlı toprakları üzerinde Avrupa medeniyeti, Avrupa topraklarında da İslam medeniyeti hâkim olacaktır. Birinci şık bütün bedahetiyle doğruluğunu ispat etmiştir. Bu şıkkın doğru çıkması gösteriyor ki, ikinci şık da doğru çıkacaktır. Nitekim emareleri bir bir ortaya çıkmakta ve "Ben geliyorum!.." demektedir.
Üstadımızın işaretindeki bu devletin, ırk temelli bir devlet olmadığı kesin... Zira Avrupa kavimlerinin hâkim olduğu bir toplumda Türk ya da Kürt devletlerinin hâkim olması akıl ve mantık açısından imkânsızdır. Doksan milyonluk Almanya'da Türk ve Kürt devletinin ne işi olabilir ki!..
Burada işaret edilen şey; İslamî ve insanî değerlerin Avrupa toplumlarına hâkim olmasıdır. Yani Almanya, İngiltere, Fransa gibi devletler, zamanla İslam dinini kabul edeceklerdir, demektir. Burada Üstadımız siyasî bir merhaleden değil, imanî ve ahlakî bir seyirden bahsediyor.
Osmanlı o dönemde İslam’ı temsil ediyor ve İslam dünyasının merkezi idi; Üstadımız bu yüzden Osmanlı tabirini kullanmıştır.
"Osmanlı hükûmetindeki hürriyete ne diyorsun ve Avrupa hakkında fikrin nedir?"
"O vakit Eski Said demiş: 'Osmanlı hükûmeti Avrupa ile hâmiledir; Avrupa gibi bir hükûmeti doğuracak. Avrupa da İslâmiyete hâmiledir; o da bir İslâm devleti doğuracak.' Şeyh Bahid'e söylemiş."
"O allâme zat demiş: 'Ben de tasdik ediyorum.' Beraberinde gelen hocalara dedi: 'Ben bununla münazara edip galebe edemem.'"
"Birinci tevellüdü gözümüzle gördük. Bir çeyrek asır Avrupa'dan daha dinden uzak...
"İkinci tevellüd de inşaallah yirmi otuz sene sonra çıkacak. Çok emarelerle, hem şarkta, hem garpta Avrupa içinde bir İslâm devleti çıkacak."(1)
Üstad burada, Câmiü'l-Ezher'in Reis-i Uleması olan Şeyh Bahîd Efendinin, Osmanlı ve Avrupa’nın gidişatı ve ileride nasıl bir duruma geleceği hakkında sorduğu suale cevap veriyor.
Osmanlı, kısa bir süre içinde Avrupa gibi dinden uzak ve lakayd bir devlet doğuracak. Osmanlı devletinin yıkılıp, yerine din ile devletin ayrıştırıldığı, manevî değerlerin tahrip edildiği, ezanın Türkçe okutulduğu, Arapça tahsilin ve Kur’an öğrenmenin yasak edildiği, Ecnebi adetlerinin hızlı bir şekilde yayıldığı yeni rejimin tesis edilmesi, Üstad'ın; Osmanlı Avrupa'ya hamiledir, sözünü te’yid ediyor.
Avrupa ise; ileriki zamanlarda, İslam devletini doğuracaktır. Avrupa’nın İslam devletini doğurmasındaki mana; Avrupa’da İslam dininin hızla yayılmasıdır. Günümüzde de bu mana hız kazanarak ilerlemektedir. Üstad'ın bu istikbale matuf te’vili, İslam âleminin çok çaresiz ve karanlık içinde kaldığı bir dönemde yapması ve aynen vuku bulması, Üstad'ın ne kadar isabetli ve keskin bir tespit yaptığını gösteriyor.
Günümüzde Hıristiyanlardan pek çok ilim ve fikir adamı araştırmaları neticesinde İslâm’ı seçmişlerdir. Avrupa’da Hıristiyan asıllı Müslümanların sayısı, yüz binleri geçmektedir. Almanya, Fransa, Hollanda ve Belçika gibi ülkelerde yüzlerce cami vardır. Ayrıca birçok kilise de camiye çevrilmiştir.
Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin ortaya koyduğu düsturlar ve birçok dile çevrilen Risale-i Nur ve Nur talebelerinin gayretleri sayesinde Kur’an’ın elmas gibi hakikatleri bütün dünyaya ulaşmış ve birçok insanın hidayetine vesile olmuştur.
(1) bk. Emirdağ Lâhikası-II, 82. Mektup.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
1. Bu devletler bu devletleri doğurdu mu bile? Osmanlı’nın Avrupa devleti doğurması Türkiye Cumhuriyetini mi kast ediyor. Ve Avrupa ne zaman bu islam devletini doğuracak. Risale-i Nur’da bunların tarihleri için bazı işaretler varmış. 2. Ama aynı zamanda da Üstad Asya (buna Türkiye dahil) bir islam devleti olacaktır diyor. —> “yakinim var ki istikbal semavatı zemini asya” (sözler, lemaat, eddai.) —> Ve hadisi şerifte de Müslümanların tekrar bir altın çağ yaşayacakları söyleniyor. Bu altın çağ takriben ne zamandan itibaren başlar? Gelecek 10 yıl içerisinde Türkiye’de maneviyat açısından, yani dinî, ahlaki ve imani açıdan altın çağa gelecek bir şekilde bir gelişme olur mu, yoksa en azından daha 20-30 sene mi sürer? Üstad diyor ya önce iman sonra hayat sonra şeriat diye. Şuanda hangi aşamadayız? Daha İman aşamasında mıyız? 3. Türkiye maddiyattan mı maneviyata geçecek yoksa önce maneviyatı güçlenip sonra maddi açıdan mı güçlenecek? Yani önce iktisadı güçlenip, araçlar, uçaklar üretip, teknoloji alanında gelişmeler meydana getirip sonra mı ahlaken ve manevi olarak düzelecek yoksa tersi mi olacak? Ahlaken ve manevi olaraktan kastım insanların imanının güçlenmesi, ahlakı düzelmesi, namaz kılma ve amel etme oranının yarıdan fazla olması, şeriatın hukuk sistemine entegre olması, faizin ekseri alanlarda ortadan kalkması, zekatın yasallaşması vesaire. Ve Türkiye ittihadı islamda diğer ülkelere reislik mi yapacak?
1. Bu devletler bu devletleri doğurdu mu bile? Osmanlı’nın Avrupa devleti doğurması Türkiye Cumhuriyetini mi kast ediyor. Ve Avrupa ne zaman bu islam devletini doğuracak. Risale-i Nur’da bunların tarihleri için bazı işaretler varmış.
Bunun net tarihini vermek mümkün değildir ama eninde sonunda bunun olması mukadderdir. Ayrıca zaten bu ülkeler hali hazırda kendi içlerinde kurmuş oldukları adalet sistemi, temizlik, düzgün kentleşme, çalışkanlık ve üretkenlik vesaire gibi müspet haller açısından fiilen İslam olmuşlar tek eksikleri itikat kalmış.
İslam ülkeleri bu hususlarda çok geride kalmış ellerinde sadece kuru bir iman kalmış. İslam ahlakı ve ameli konusunda Müslüman ülkeler gayri müslim bir Müminler zümresi haline gelmişken İskandinav ülkeleri gayr-ı mümin birer müslüman olmuşlar. Avrupanın Osmanlı doğurması Osmanlının Avrupa doğurmasını bu çerçevede değerlendirebiliriz.
2. Ama aynı zamanda da Üstad Asya (buna Türkiye dahil) bir islam devleti olacaktır diyor. —> “yakinim var ki istikbal semavatı zemini asya” (sözler, lemaat, eddai.) —> Ve hadisi şerifte de Müslümanların tekrar bir altın çağ yaşayacakları söyleniyor. Bu altın çağ takriben ne zamandan itibaren başlar? Gelecek 10 yıl içerisinde Türkiye’de maneviyat açısından, yani dinî, ahlaki ve imani açıdan altın çağa gelecek bir şekilde bir gelişme olur mu, yoksa en azından daha 20-30 sene mi sürer? Üstad diyor ya önce iman sonra hayat sonra şeriat diye. Şuanda hangi aşamadayız? Daha İman aşamasında mıyız?
Adetullah açısından önce iman sonra hayat sonra şeriat gelir. En mühim vazife imandır çünkü bütün güzelliklerin, kemallerin ve faziletlerin temeli ve esası sağlam bir imana dayanır iman temeli sağlamsa hayat ve şeriatta ona göre sağlam ve sağlıklı olur.
Bu sebeple iman temelinde çalışan Nur talebeleri harici ve geniş daireler ile meşgul olmazlar bütün dikkat ve enerjilerini iman sahasına verirler. Hayat ve şeriat zaten hem iman hizmetinin bir neticesi hem de Allah’a ait bir vazifedir biz vazifemizi yapar vazife-i İlahiyeye karışmayız bizim temel ilkemiz budur bu olmalıdır. Ne zaman olacak ne kadar kaldı gibi gaybi hadiseler ile meşgul olmak doğru olmaz.
Hazreti İsa (as)’ın nüzulü Hazreti Mehdi (ra)’ın gelmesi gibi olaylar Müslümanların ahir zamanda galip geleceği bir dönemin en büyük işaretleri en önemli sembolleridir. Müslümanlar bu hususta daima ümitvar olmalı ama şahsi vazifelerini de aksatmamalıdır.
Hali hazırda iman aşamasında olduğumuz çok açıktır çünkü hayatın gereği olan ameller ve güzel ahlaklar toplumda yeterli bir seviyede görülmüyor. Aksine son zamanlarda bir dünyevileşme bir rehavet, ameli noktadan bir gerileme çoğaldı. Gençler arasında namaz kılanların sayısı azalıyor uyuşturucu yaygınlaşıyor deist ve ateist düşüncelerde kısmı bir artış söz konusu. Bu durumda bizim asıl vazifemizin iman olduğunu iman dairesinde daha çok gayret ve hizmet etmemiz gerektiğini ifade ediyor.
3. Türkiye maddiyattan mı maneviyata geçecek yoksa önce maneviyatı güçlenip sonra maddi açıdan mı güçlenecek? Yani önce iktisadı güçlenip, araçlar, uçaklar üretip, teknoloji alanında gelişmeler meydana getirip sonra mı ahlaken ve manevi olarak düzelecek yoksa tersi mi olacak? Ahlaken ve manevi olaraktan kastım insanların imanının güçlenmesi, ahlakı düzelmesi, namaz kılma ve amel etme oranının yarıdan fazla olması, şeriatın hukuk sistemine entegre olması, faizin ekseri alanlarda ortadan kalkması, zekatın yasallaşması vesaire. Ve Türkiye ittihadı islamda diğer ülkelere reislik mi yapacak?
İslam ülkelerinde maddi tekamül intizam ve asayişe bakar intizam ve asayişte iman ve ahlak ile mümkündür. Dolayısı ile önce iman ve ahlakın toplumda tesis edilmesi gerekiyor.
Ahlaksızlığın, hırsızlığın, rüşvetin, torpil ve adam kayırmanın, liyakatsızliğin, müsrifliğin, gösteriş ve şatafatın ileri seviyede olduğu bir toplumda maddi terakki olmaz aksine fakirleşir geri gider bu gibi hastalıkların tedavisi ve ilacı ise iman ve güzel ahlaktır. Bu ikisi tesis edilmeden maddeten terakki olmaz.
Kalbinde nifak ve şikak bulunan bir Mühendis ne kadar zeki de olsa mahirde olsa kalbi ve aklı daima şerre ve fesada çalışacak kendi menfaatini toplumun menfaatinden daha önde görecektir. Hali hazırda olanda bu zaten.