"Her batıl bir mesleğin her bir ciheti batıl olmak lazım olmadığı gibi, her bir hak mesleğin dahi her bir ciheti hak olmak lazım değildir." cümlesini nasıl anlamalıyız?
Değerli Kardeşimiz;
Bir fikrin ve düşünce ekolünün, her yönü bütünü ile doğru ya da yanlış olmaz. İslam açısından batıl olan bir düşüncede, doğrular bulunabileceği gibi, hak olan bir mezhep ya da düşüncede de yanlış noktalar bulunabilir.
Bir meseleye topyekun doğru ya da yanlış nazarı ile bakmak doğru olmaz. Üstad Hazretleri bize bu hususta bir metot ve düstur öğretiyor; bir düşünce sistemini sorgularken, toptancı bir bakışla doğru ya da yanlış şeklinde bakmanın mahzurlu olacağını ifade ediyor.
Bazen olur ki doğru ve hak olan bir mezhep içinde bazı yanlışlar bulunabilir. Şayet biz bu mezhebe toptancı bir şekilde doğru ve hak nazarı ile bakıp incelemeden ve ölçmeden peşinen kabul edersek, doğruların yanında o yanlış noktaları da doğru olarak kabul etmiş oluruz. Yanlışlar doğruların vizesi ile akıl cebimize girer. Bunu fark etmek de kolay olmaz.
Bazen de batıl bir mezhebin müdafaa ettiği düşünceler içinde hak ve doğrular olabilir; yine biz bu mezhebi bütünü ile red ve inkâr edersek, yanlışlarının yanında doğrularını da inkâr etmiş oluruz. Bu kez de yanlışları akıl cebimize koymamak için çekilen barikatlar, doğruları da geçirmez bir şekle bürünür.
Öyle ise biz, hangi düşünce sistemi olursa olsun, doğru fikirleri alıp, yanlış düşüncelerini reddederiz. Bu da şeriatın mizan ve mihengine hâkim ve vakıf olmakla mümkün olur. İşte Üstad Hazretleri burada buna işaret ediyor.
Mesela; sosyalizmin müdafaa ettiği; işçi hakları, içtimai tesanüd, müsavat ve adalet gibi mefhumlar, hak ve doğru mefhumlardır; ama sosyalizm batıl bir cereyandır.
Tasavvuf ve tarikatlar haktır; ama birçok batıl hurafeler ve yanlış düşünceler, hak tarikatların içine girmiştir.
Ehliyetsiz bazı tabiplerin hataları yüzünden, tıp ilmine cephe almak insaf ve mantıktan ne kadar uzak ise; ilim ve irfandan habersiz birtakım kimselerin sözlerini ve davranışlarını bahane ederek tarikatlar hakkında yanlış hükümler vermek de o derece büyük bir hatadır.
Bazı çevrelerin, tarikatların kıymetli hizmetlerini göz ardı ederek, mürşitlik taslayan bazı ehliyetsiz belki de kasıtlı kimselerin birtakım yanlış sözlerini ve hareketlerini bahane ile tasavvuf ve tarikat aleyhtarlığına girdiklerine üzülerek şahit oluyoruz. Temeli güzel ahlaka bina edilen, fazilet ve istikameti, insaf ve merhameti imanın kemâlinden sayan, ferdin tekâmül ve saadetine, cemiyetin ahenk ve intizamının muhafazasına hizmet eden, beşeriyetin muhabbet ve uhuvvetini temin eden bu müesseseler, tarikata mensup olduğu iddiasında bulunan bazı ehliyetsiz ve liyakatsız şahısların hatalarıyla ve kusurlarıyla lekedar olamaz ve mahkûm edilemez.
Bu gibi insanların kusurlarını nazara alarak, tarikatları mahkûm etmeyi akıl da vicdan da reddeder. Bu yanlış hareketler tahkik edilirse hak tarikatlar ile hiçbir münasebetlerinin olmadığı açıkça görülür. Bu yanlışlıkların, bu bid’aların sebepleri, tarikatların aslında değil; tarikata birtakım dünyevi maksatlar için giren ve şeyh libasına bürünen, ilim ve faziletten habersiz bir kısım ehliyetsiz veya kötü niyetli kişilerin hareketlerinde aranmalıdır. Böylelerin hataları ile "Hak için hareket" eden dervişleri, dimağı ilim ve irfan ile tenevvür etmiş hakiki mürşitleri, faziletli âlimleri, kalbi envar-ı imanla dolu şeyhleri ittiham etmek hakikat ve insaf ile asla bağdaştırılamaz.
Evet, tarihin yaprakları çevrildiğinde, bu necip milletin fazileti, ahlakı ve irfanı için çalışan sayısız mürşid-i kâmiller görülecektir. Tarikat düşmanlığı yapan bazı mihrakların iddia ettiği gibi, tarikatların aslî ruhunda bid’atler ve hurafeler olsaydı, bu caddede, Bağdat’ta Abdülkadir Geylani, Buhara’da Şah-ı Nakşibendi, Anadolu’da Mevlâna, Yunus Emre, Orta Asya’da Ahmet Yesevi, İstanbul’da Akşemseddin gibi münevver zatlar yetişebilir miydi?
Tarikatların ferdî ve içtimaî hayatımızdaki derin izleri asla inkâr edilemez. Tarikatlar ahlaka, ubudiyete ve İslam kardeşliğine dair son derece mühim hizmetler ifa etmişlerdir. İslamiyet’in neşr ve tamiminde de tarikatların büyük payı olmuştur.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü