Emirdağ Lahikası-I, 84. Mektup'ta umumi manada ne anlatılmak istenmiştir; bunu hayatımıza nasıl tatbik ederiz?
Değerli Kardeşimiz;
"Aziz, sıddık kardeşlerim,"
"Sizin bu defa müteaddit mektuplarınıza, rahatsızlık mecburiyetiyle, bir tek mektupla iktifa ediyorum."
"Evvelâ: Risale-i Nur’un kahramanı Hüsrev, benim bedelime ölmek ve benim yerimde hasta olmak samimî ve ciddî istiyor. Ben de derim: Telif zamanı değil, şimdi neşir zamanıdır. Senin yazın, benim yazımdan ne derece ziyade ve neşre fâideli ise, hayatın dahi hizmet-i Nuriyede benim bu azaplı hayatımdan o derece fâidelidir. Eğer benim elimden gelseydi, hayatımdan ve sıhhatimden size memnuniyetle verirdim."
"Saniyen: Şehid merhum Hafız Ali’nin tam bir vârisi Hasan Feyzi’nin, Denizli hesabına ve o civarda ciddî kardeşlerimizin namına yazdığı parlak kaside ve dördüncü şehnamesi; ve orada dahi şakirtlerin faaliyetle Nura çalışmaları, benim zehirli, şiddetli hastalığıma bir merhem oldu. Cenab-ı Erhamürrahimîne hadsiz şükür olsun, Denizli’yi ikinci bir Isparta ve büyük bir İslâmköyü yapıyor."
"Evet, hâkim-i âdil, Muharrem ve Feyzi ve Hafız Mustafa, bir-iki senede, yirmi sene kadar hizmet-i Nuriyeyi yaptılar; Nurun şakirtlerini ebede kadar minnettar eylediler. Cenâb-ı Hak, onlardan ve beraberlerinde Nura hizmet edenlerden ebeden razı olsun. Âmin."
"Salisen: Medrese-i Nuriyenin kahramanlarından ve Barlalı Marangoz Mustafa Çavuş ve Hafız Mehmed’in tam vârisi Marangoz Ahmed’in medrese-i Nuriye namına pek samimî ve hazîn tâziyenamesi, beni sürurla ağlattırdı. Ben de derim: Madem o mübarek medresede küçük ve büyük çok Saidler var; ihtiyar, âciz, vazifesi bitmiş bir Said noksan olsa, ehemmiyeti yok. Hayat-ı bâkıyede madem beraberiz; bir muvakkat müfarakat olsa da sizi müteessir etmesin."
"Rabian: Hâkim-i âdilden sonra en ziyade hakikî adalete çalışıp Risale-i Nur’un serbestiyetine hizmet eden م ح ر م en hâlis şakirtler içinde ve benim öz kardeşim ve birinci talebem Molla Mehmed ismiyle onun nâmı, dualarımda ve mânevî kazançlarımda beraberdirler."
"Hâmisen: Bu saatte Konyalı Sabri de Halil İbrahim ve Hasan Feyzi tarzında vasiyetnamem münasebetiyle kısa, fakat güzel bir kaside yazmış, Üstadına çok ziyade kıymet vermiş; kendi hüsn-ü zannının parlak âyinesinde, bu biçare kardeşine fevkalâde ehemmiyet vermiş. Ve oranın âlimleri pek ciddi Nura çalışmalarını yazıyor."
"Ben de derim: O Üstad nâmı verdiği ve çok kıymet verdiği şahıs ise, Risale-i Nur’un şahs-ı mânevîsi olabilir. Ben de onun namına kabul ettim, Lâhikaya geçirdim, hem size de bir suretini gönderdim."
"Merak etmeyiniz, hastalığım gittikçe hafifleşiyor. Ispartalı Mustafa namında bir kardeşimizin samimî, fakat garip bir mektubu içinde vardı. Bu zât, hangi Mustafa’dır, bilemedim, ona da çok selâm ederim. Acip rüyası hayırdır, şimdi tabir edemem..."(1)
Telif zamanı; Üstad'ın Risale-i Nurları kaleme aldığı dönemdir ki, bu dönem de Üstad'ın şahsı ve hayatı telif için çok ehemmiyet arz ediyor. Bu dönemde Üstad için değil bir can, bin can feda edilse yeridir. Zira bu dönemde Risale-i Nurların kaleme alınması birinci sırada; neşir yani Risale-i Nurları çoğaltılması ise ikinci sıradadır.
Neşir zamanı ise; Risale-i Nurların yazılma döneminin sona erdiği, yayılıp çoğaltılmasının elzem olduğu dönemdir. Neşir ve teksir döneminde, Hüsrev Ağabey gibi yazısı ve kalemi güçlü şahıslara ihtiyaç vardır. Bu dönemde ne kadar çok adam olursa, neşir hizmeti de o kadar iyi olur hesabı ile Üstad Hazretleri, talebelerinin hayatlarını kendi şahsından ve hayatından daha mühim ve daha elzem görüyor.
Bu mektupta verilmek istenen husus, iman hakikatlerinin kuvvetli bir delili ve izahı olan Risale-i Nurları neşretmenin bir Nur talebesi için en mühim vazife ve hayatının gayesi olduğuna vurgu yapılıyor. Öyle ki, Üstad Hazretleri Nurları kuvvetli bir şekilde yazıp neşreden Hüsrev Ağabeyin hayatını kendi hayatından daha ehemmiyetli görüyor.
Madem Üstad Hazretleri iman hakikatlerini neşretmeyi kendi hayatından daha ehemmiyetli görüyor, öyle ise bizim kendi hayatımızda da iman hakikatlerini neşretmek birinci sırada olmak iktiza eder. Bu zamanda en mühim mesele, tahkiki imanı elde etmek ve başka kimselerin de elde etmesine vesile olmaya çalışmaktır. Özetle bu mektuptan bu manaları anlayabiliriz.
(1) bk. Emirdağ Lahikası-I, 84. Mektup.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü