"Eski Said'in tefsirinde bir saç gibi, bir zerre gibi Kur’an’ın kelimatına temas eden nükteleri izah" etmesine misal verir misiniz?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

İnsanın vücudundaki âza ve cihazatın birbirleriyle sıkı bir irtibat halinde olduğu herkesçe kabul edilen bir hakikattır. Mesela, beynin bütün vücutla dolaylı ve dolaysız irtibatı olduğu vakidir. Aynı şekilde insanın hissiyatı da diğer hissiyat ve âzalarla ne kadar irtibatlı olduğu ortadadır. Mesela, insanın kulağından giren ve kendisini müteessir eden rahatsızlık veren kötü bir haber, kalbinde heyecana, gözlerinde yaşa, beyninde tahribe, sair âzalarda da titreme gibi menfi hallere vesile olur.

Aynı şekilde Kur’an’ın kelimeleri cümle içlerine öyle bir incelik ve letafet ile yerleştirilmiş ki, her bir ayetin diğer ayetlere bakan birer gözü, işiten birer kulağı vardır. Ayetler arasındaki bu sıkı münasebet ve irtibat adeta ayetleri bir ayet hükmüne getirmiş, her bir sure küçük birer Kur’an olmuştur. Kubbeli taşların birbirine dayanarak binayı teşkil etmesi gibi, ayetler arasında da öyle bir tesanüd, yardımlaşma ve kucaklaşma vardır ki, adeta parçalanmaz bir bütün haline gelmişler.

Kur’an ayetleri arasındaki bu şiddetli irtibatı ve münasebeti Üstad Hazretleri nakışlara benzetiyor. Nakışlarda bir bütün olduğu zaman, bir mana ifade eder. Mesela bir çiçek nakşının bir noktasını alsak, tek başına bir güzellik ve letafet ifade etmez, ancak bütünü ile bir şey ifade eder. İşte Kur’an’ın kelime ve ayetleri de aynı manayı ifade ediyor.

Kur’an-ı Kerim’in kelimelerinin bir cümle içinde nasıl bir irtibat ve ince nükte olduğuna Risale-i Nur'dan bir misal verelim:

"Meselâ وَلَئِنْ مَسَّتْهُمْ نَفْحَةٌ مِنْ عَذَابِ رَبِّكَ Bu cümlede, azâbı dehşetli göstermek için, en azının şiddetle tesirini göstermekle göstermek ister. Demek taklîli ifade edecek; cümlenin bütün heyetleri de bu taklîle bakıp ona kuvvet verecek. İşte, لَئِنْ lâfzı, teşkiktir. Şek kıllete bakar. مَسَّ lâfzı, azıcık dokunmaktır; yine kılleti ifade eder. نَفْحَةٌ lâfzı, maddesi bir kokucuk olup kılleti ifade ettiği gibi, sîgası bire delâlet eder. Masdar-ı merre tabir-i sarfiyesinde 'biricik' demektir, kılleti ifade eder. نَفْحَةٌ deki tenvin-i tenkirî, taklîli içindir ki, 'O kadar küçük ki, bilinemiyor.' demektir. مِنْ lâfzı, teb’îz içindir, 'bir parça' demektir; kılleti ifade eder. عَذَابِ lâfzı, nekâl, ikab’anisbeten hafif bir nevi cezadır ki, kıllete işaret eder. رَبِّكَ lâfzı, Kahhâr, Cebbar, Müntakîm’e bedel yine şefkati ihsas etmekle kılleti işaret ediyor. İşte, bu kadar kılletteki bir parça azap böyle tesirli ise, ikab-ı İlâhî ne kadar dehşetli olur, kıyas edebilirsiniz diye ifade eder. İşte şu cümlede küçük heyetler nasıl birbirine bakıp yardım eder. Maksad-ı küllîyi, herbiri kendi lisanıyla takviye eder. Şu misal bir derece lâfız ve maksada bakar."(1)

Bu ayette Kur'ân'ın kelime ve cümlelerindeki intizam ve birbiriyle münasebetleri yönünde mucize oluşuna dair bir misal gösteriliyor. Yani ayetin her bir harfi ve harflerden teşekkül eden her bir kelimesi ve kelimelerden müteşekkil cümlesi aynı maksadı gösteriyor. Bu da insan takatinin altından kalkabileceği bir şey olmadığı çok bariz bir şekilde anlaşılıyor.

(1) bk. Sözler, Yirmi Beşinci Söz, Birinci Şule.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
Okunma sayısı : 3.514
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yükleniyor...