"Eşyanın yaratılışında ve masnuatın sanatındaki latif incelik ve nazenin güzelliklerden" ne anlamalıyız? Bunları temaşa etmek hususî bir ikram-ı ilahî midir?
Değerli Kardeşimiz;
“Latif incelik” derken, öncelikle bu kâinat kitabında herkesin görüp bilemeyeceği, ancak fenlerin uzun çalışmalar neticesinde ortaya koyduğu hakikatler anlaşılır.
Önceleri insanlar, yere baktıklarında topraktan başka bir şey göremezlerdi, daha sonra fenler yer çekiminden söz etmeye başladılar. Bu çekim kuvveti, yerin ince bir manası olarak kabul edilebilir. Ancak konuyu, bu fennî inceliklere tahsis ettiğimizde, “o latif incelikleri ve nazenin güzellikleri, fenlerde mütehassıs olan bilim adamlarından başkasının görüp bilemeyeceği” şeklinde yanlış bir hükme varırız.
Bizim, bildiğimizi sandığımız ve ülfet perdesiyle hakkıyla seyredemediğimiz nice güzellikler ve ince manalar var ki, burada kastedilen asıl maksat bunlar olsa gerektir.
Bir ağacın bütün hususiyetlerinin süzülerek bir çekirdek içine yerleştirilmesi, aynı şekilde bir yumurtada ondan çıkacak balığın, civcivin,..., bütün programlarının mevcut olması, aynı fiilin bütün nutfeler âleminde de daha başka bir şekilde icra edilmesi, herkesin kendi çapında düşüneceği, hayret edeceği ve hayran kalacağı İlâhî sanat mu’cizeleridir.
Bir bebek daha dünyaya gelmeden onun rızkının memeler musluğunda hazırlanması, o yavruyu emzirmek üzere de annesinin ruhuna şefkat ve muhabbet yerleştirilmesi yine çok hârika ve hayret verici bir ihsan ve ikramdır.
Bu mucizenin, insanlarda olduğu gibi koyunlarda, ineklerde, kedilerde ve daha nice hayvanda da icra edilmesi İlâhî rahmetin ne kadar geniş ve şümullü olduğunu bütün akıl sahiplerine ilan eden hârika bir icraattır.
Kışın kurumuş ağaçların baharda hep birlikte canlanmaları, içlerinden yaprakların, çiçeklerin ve meyvelerin çıkmaları da herkesi hayretlere düşürecek bir mucizeler dizisidir.
Takvimlerimizde, Güneş'in hangi ilde saat kaçta doğacağının ve batacağının tâ bir yıl öncesinde yazılmış olması, bu kâinattaki hârika nizam ve ince mizanın bir delili olarak hepimizi düşünmeye sevk edecek bir başka tefekkür tablosudur.
Nur’larda çok güzel işlendiği gibi, “bir şeyden her şey, her şeyden bir şey yapmak” beşer aklının idrak edemeyeceği kadar ince bir sanat ve mükemmel bir icraattır. Yediğimiz aynı gıdanın ete, kemiğe, kana, saça ve daha nice şeylere inkılap etmesi, bir şeyden her şey yapmaya en bariz bir misaldir.
Öte yandan, yenilen muhtelif gıdaların da bedende bir şey, meselâ kan, olması da ayrı bir mu’cizedir.
İşte sadece birkaçını saydığımız böyle nice Rabbanî fiilleri, İlâhî icraatları ve ihsanları temaşa ve tefekkür etmenin ehemmiyeti çok büyüktür. Farzlardan sonra nafile ibadetlerin geldiği, bunlar içerisinde de bazen bir saat tefekkürün bir sene, yetmiş sene ve daha ziyade nafile ibadetten daha hayırlı olduğu Allah Resulünce (asm.) ümmetine ders verilmiş ve ümmet bu çok büyük ve bereketli vazifeyi yapmaya teşvik edilmiştir.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar