İkinci Mesele'ye konu olan âyetlerin tefsirleri hakkında malumat verir misiniz?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

وَلاَ رَطْبٍ وَلاَ يَابِسٍٍ اِلاَّ فِى كِتَابٍ مُبِينٍٍ ٭ وَكُلَّ شَيْءٍ اَحْصَيْنَاهُ فِى اِمَامٍ مُبِينٍ ٭ لاَ يَعْزُبُ عَنْهُ مِثْقَالُ ذَرَّةٍ فِى السَّموَاتِ وَلاَ فِى اْلاَرْضِ وَلاَ اَصْغَرُ مِنْ ذلِكَ وَلاَ اَكْبَرُ اِلاَّ فِى كِتَابٍ مُبِينٍ

Ayetlerin mealleri şöyledir:

“Yaş ve kuru ne varsa apaçık bir kitapta yazılmıştır.” (En'âm, 6/59)

“Biz her şeyi imam-ı mübinde (levh-i mahfuzda) sayıp yazmışızdır.” (Yâsin, 36/12)

“Ne göklerde ve ne de yerde zerre kadar bir şey O’ndan uzak kalamaz; bundan küçük veya büyük ne varsa, hepsi apaçık bir kitapta yazılmıştır.” (Sebe', 34/3)

Meallerini naklettiğimiz bu âyet-i kerîmeler üzerinde bazı kısa açıklamalar yapalım:

“Yaş ve kuru ne varsa apaçık bir kitapta yazılmıştır...” âyetinin tamamı şöyledir:

“Gaybın anahtarları Allah’ın yanındadır. Onları ondan başkası bilmez. O, karada ve denizde ne varsa bilir. Onun bilgisi dışında bir yaprak bile düşmez. O, yerin karanlıklarındaki tek bir taneyi bile bilir. Yaş ve kuru ne varsa hepsi apaçık bir kitaptadır. (En’âm, 6/59)

Bu âyet-i kerîmede, Allah’ın her şeyi ihata eden ilmi hârika bir şekilde nazara verilmektedir. Henüz yaratılmayan nice varlıklar da onun ilmindedirler. Dilediği zaman onları varlık sahasına çıkarır. Bunları ondan başkası bilmez. Kıyamete kadar ve tâ ebede kadar daha neler yaratacağını da yine ancak kendisi bilir.

Böylece başlayan âyetin son cümlesinde, “Yaş ve kuru ne varsa hepsi apaçık bir kitaptadır.” buyurularak, ancak kendisinin bilebileceği bu varlıkları, ilâhî ilmin ve hafîziyetin en büyük aynası olan levh-i mahfuzda ayrıca kaydettiğini haber vermektedir. “Apaçık bir kitap” için, ilm-i İlâhî veya levh-i mahfuz manası verilmektedir.

Allah’ın nihâyetsiz ve bilinmez ilminden haber veren bu iki cümle arasında, ilminin ihatasına bazı misâller de verilmiştir. Karada ve denizde olan her şey, düşen yapraklar, yer altında gizlenmiş ve açılmak için ilâhî rahmeti gözleyen tohumlar…

“Yaş ve kuru” ifadesi bütün varlık âlemini içine alır. Âyetin baş kısmında geçen, “O, karada ve denizde ne varsa bilir.” âyeti, denizlerin her damlasından, karaların her parça toprağına kadar tüm varlıkların Allah’ın ilminde olduğunu ifade eder. Denizler “yaş” kelimesiyle, karalar “kuru” kelimesiyle temsil edilmişlerdir.

Bu yaş ve kuruları bilen Allah, onların bir arada bulunduğu bütün canlıları da bilir. Ağaçların da hayvanların da insan bedeninin de yarıdan fazlası sudur. İnsanda bu nisbetin üçte ikiye vardığı söyleniyor. Allah, insanı bütün azalarıyla, toprağı bütün bakterileriyle, denizi bütün damlalarıyla, semayı bütün yıldızlarıyla bildiği gibi, bu âlemlerde vazife yapan bütün ruhları ve melekleri de bilir. Mülk sûresinde geçen şu iki âyet-i kerîme de bu noktada çok mânidardır:

“Sözünüzü ister gizleyin, ister açığa vurun; elbette Allah bütün sinelerin künhünü bilir. Yaratan bilmez olur mu? O Latîf’tir, Habîr’dir (her şeyden haberdardır).” (Mülk, 67/13-14)

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
Okunma sayısı : 4.422
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

BENZER SORULAR

Yükleniyor...