"Ey güç yetmez dehşet veren haletlerden ağlayan! Fanilere aldanarak kırıldıkça bağırma. Ey zailden, acizlerden medet umup bağlanan! Gir bu Nurun alemine, fanileri çağırma." ifadelerini "istiğna" ile açar mısınız?
Değerli Kardeşimiz;
Bir ekmeğin soframıza gelmesinde çiftçi, değirmenci, fırıncı, bakkal vesaire çok insanların eli ve yardımı bulunuyor. Ama ekmeği bize veren Allah’tır. Çünkü ekmeğin soframıza gelmesinde insanın payı yüzde birdir, geri kalanın tamamı Allah’a aittir.
Mesela, bir buğday tanesinin oluşmasında güneş, hava, bulut, yağmur, toprak vesaire gibi sayısız unsurlar hizmet ediyor. İnsanın buğdayı hasat edip pişirip ekmek yapması, bu süreçte çok basit ve küçük bir adımdır. Hatta insanın hasat edip pişirmesi de Allah’a aittir. Çünkü insana hayatı verip azalarını hareket ettiren de Allah’tır. İnsan sadece irade ediyor, gerisini yapan ve yaratan Allah’tır.
Bu durumda kainattaki her şey özünde aciz ve muhtaçtır, her şeyin dizgini ve tedbiri Allah’ın elindedir. İnsanların dayanışma ve yardımlaşması ise, Allah’ın koymuş olduğu basit bir kaide bir âdetullahtır. Nasıl suyun kaldırma, yerin çekim kanunu Allah tarafından konulmuş bir yasa ise, sosyal dayanışma ve yardımlaşma da Allah’ın koymuş olduğu basit bir kanun basit bir âdetullahtır.
Dolayısı ile insanların birbiri ile yardımlaşma ve dayanışma içinde olması, istiğna ve tevekküle aykırı bir durum değildir. Lakin bu dayanışma ve yardımlaşmayı abartıp gerçek bir fail konumuna getirir isek, o zaman istiğna ve tevekkülü bozmuş oluruz.
"Gemiyi su yüzünde yüzdüren, suyun kaldırma kanunudur." deyip, o kanun ardındaki asıl İlahi kudreti görmez isek, nasıl şirke düşmüş olursak, aynı şekilde "Ekmeği bize veren çiftçi, değirmenci, fırıncı, bakkalın yardımlaşma ve dayanışmasıdır." der, Allah’ın yüzde doksan dokuz payını görmez isek, o zaman istiğna ve tevekküle aykırı hareket etmiş oluruz.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü