"Güya o zihayat bütün kâinattan gayet hassas mizanlarla süzülmüş bir katredir. Demek, şu zihayatı halk etmek ve ona Rab olmak, bütün kâinatı kabza-i tasarrufunda tutmak lazım..." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
Kâinat ve içindeki bütün unsurları arasında öyle şiddetli bir münasebet var ki, âdeta birbirlerine kenetlenmiş ve kucaklaşmış gibidirler. Bu da kâinatı âdeta parçalanması ve bölünmesi imkânsız bir bütün haline getirir.
Besmelenin sırlarından konumuzla yakından ilgili bir ifade:
"Kâinatın heyet-i mecmuasındaki teâvün, tesanüd, teânuk, tecâvübden tezahür eden sikke-i kübrâ-yı uluhiyettir ki, Bismillah ona bakıyor."(1)
Teavün: Kelime olarak; yardımlaşma demektir. Kâinatın bütün parçaları arasındaki şiddetli münasebete kinaye olan bir kelimedir. Güneşin denizleri buharlaştırması, havanın bulutları taşıması, bulutun toprağa yağmur indirmesi bir çeşit yardımlaşmadır. Kâinatın her bir cüzünde bu münasebet vardır.
Tesanüd: Dayanışma içinde olmak demektir. Yine yardımlaşmada olduğu gibi, kâinatın en küçük parçasından en büyük galaksilerine kadar her şey arasında bir dayanışma ve yardımlaşma manası hükmediyor.
Teanuk: Kucaklaşmak ve kenetleşmek manasına gelir. Teavün ve tesanüdün biraz daha ileri mertebesini ifade eder. Yani kâinat ve unsurları arasında öyle şiddetli bir alaka ve münasebet var ki, âdeta birbirlerine kenetlenmiş ve kucaklaşmış gibidirler. Kâinatı parçalanması ve bölünmesi imkânsız bir bütün haline getirirler.
Tecavüb: Cevaplaşmak, haberleşmek manasına gelir. Cevaplaşmada konuşmak ve dertleşmek manası hükmeder ki, artık parçalar arasındaki bütünlük manasının en son ve en kâmil manasıdır. Güneş ile toprak konuşacak derecede birbirleri ile şiddetli münasebet içindedirler. Bedenimizdeki organların birbirinin suallerine cevap verir gibi yardımlaşmaları onların bir çeşit konuşmaları gibidir.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü