"Hadîdü'l-mizâc bir âlimin hiddetinden neşet eden seyyiatı, illet-i tardiyeye binaen ilmi de lekedar edebilir; meğer bir salih âlim gösterilse..." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
“Dördüncüsü: Hadîdü'l-mizâc bir âlimin hiddetinden neş'et eden seyyiatı, illet-i tardiyeye binaen ilmi de lekedâr edebilir; meğer bir salih âlim gösterilse ve o seyyiatın menşei hiddet olduğu isbat olunsa!.. Binaenaleyh, istibdadın ve zaman-ı mazînin seyyiatı din ve Şeriatı lekedâr etmemek için, meşrutiyeti şeriât libasıyla göstermek ve tatbik etmek zaruridir. Hulefa-i Raşidînin ve Ömer Bin Abdülaziz'in zamanlarını taklid edebiliriz.” (Asar-ı Bediiyye, Makale-7: MUHASEBE)
Çabuk öfkelenen bir âlimin öfkesinden kaynaklanan bir hata ve günah, ilimden ve âlimlik sıfatından gelen güzellikleri de lekeleyebilir. Fakat bu hatanın ilimden ve kemalatından değil de hiddetinden geldiğini ancak salih birisi görebilir veya o fiilin kaynağının hiddet olduğu kati ispat edildikten sonra anlaşılabilir.
Eski zamanlarda hükümferma olan baskıcı ve zorba yönetim şekillerinin İslam ve şeriattan kaynaklanmadığını ya da onlara onay vermediğini göstermek lazımdır. Bu nedenle günümüzde hükümferma olan cumhuriyet ve meşrutiyet gibi yönetim şekillerinin üstüne İslam elbisesi giydirmek gerekiyor. Hulefa-i Raşidînin ve Ömer Bin Abdülaziz'in dönemlerinde olduğu gibi.
Özetle istibdat, baskı ve tek adam rejimi İslam ahlakı ve İslam dini ile bağdaşmaz. Bu rejimleri dine dayandırmak ve dinin bir emri gibi telakki etmek dine vurulan bir darbedir. İslam meşveret ve şurayı da içinde barındıran dindar cumhuriyet modelini destekler. Zira dört halife zamanında bu modelin uygulandığını da Üstadımız ifade ediyor. Şöyle ki;
"Orada benden sordular ki: 'Cumhuriyet hakkında fikrin nedir?'"
"Ben de dedim: 'Yaşlı mahkeme reisinden başka daha siz dünyaya gelmeden ben dindar bir cumhuriyetçi olduğumu elinizdeki tarihçe-i hayatım ispat eder. Hülâsası şudur ki: O zaman, şimdiki gibi, hâli bir türbe kubbesinde inzivada idim. Bana çorba geliyordu. Ben de tanelerini karıncalara veriyordum. Ekmeğimi onun suyu ile yerdim. Benden sordular, ben dedim: Bu karınca ve arı milletleri cumhuriyetçidirler. Cumhuriyetperverliklerine hürmeten, taneleri karıncalara veriyorum.'"
"Sonra dediler: 'Sen Selef-i Salihîne muhalefet ediyorsun.'"
"Cevaben diyordum: 'Hulefâ-i Râşidîn; hem halife, hem reisicumhur idiler. Sıddîk-ı Ekber (r.a.) Aşere-i Mübeşşereye ve sahabe-i kirama elbette reisicumhur hükmünde idi. Fakat manasız isim ve resim değil, belki hakikat-i adaleti ve hürriyet-i şer’iyeyi taşıyan mana-yı dindar cumhuriyetin reisleri idiler." (Şualar, On Dördüncü Şua.)
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü