"Hakikat-i Muhammedi" ile "Hakikat-i Ahmediye" ne demektir?
Değerli Kardeşimiz;
Hakikat-ı Muhammedi, Peygamber Efendimiz (asm)'in Allah katındaki şeref ve kıymetini, halk nezdindeki değerini ifade eden bir terimdir.
Peygamber Efendimiz (asm)'in Allah katındaki kıymetini risalet ve habibiyet makamı ifade ederken, halk nezdindeki kıymetini ise, bütün peygamberlerin onu müjdelemesi ve insanlığı ona hazırlaması ve nübüvvet silsilesinin son mührü ve son halkası olmasıdır.
İslam dini, dinlerin en sonuncusu ve en mükemmeli olduğu gibi, Resul-i Ekrem Efendimiz (asm) de peygamberlerin en sonuncusu ve en üstünüdür. Öyle ki Habib-i Kibriya Efendimiz hiçbir beşere nasip olmamış mi'raç mucizesine mazhar olarak hem insanlığın iftiharı hem de Allah’ın habibi olduğunu göstermiştir. Mi'raç ile hem dünya ehline hem de sema ehline mucize göstermiştir.
Onun getirmiş olduğu din, bütün peygamberlerin icma ve tevatürünün bir neticesidir. (bir rivayette yüz yirmi dört bin peygamber, (bir rivayete göre İki yüz yirmi dört bin) yüz yirmi dört milyon evliya ve yüz binlerce asfiya, onun getirdiği hakikate şahit ve delildir.
"Hakikat-ı Muhammediye" Peygamber Efendimiz (asm)'in risalet ve nübüvvet yönünü ifade ederken, "Hakikat-ı Ahmediye" ise onun (asm) velayet yönünü ifade eder.
Nübüvvet yirmi üç yıl sürmüş ve bitmiştir, ama velayet Peygamber Efendimiz (asm)'in gelmiş ve gelecek bütün ömrünü ve kulluğunu ifade eden bir meseledir. Mesela kırk yaşından önceki hayatı velayet ile ifade edileceği gibi, vefatından sonra kıyamete kadarki zaman da velayetini ifade eder.
Peygamber Efendimiz (sav)'in ahirete irtihali ile birlikte, risalet kapısı da kapanmıştır. Kapanmıştır ama O’nun (sav)'in velayet kapısı kıyamete kadar açıktır. Bu kapıdan herkes girip onun manevî ikliminde soluklanabilir.
Velayet-i Ahmediye ile muhatap olanlar, Risalet-i Ahmediye ile muhatap olan sahabelere hiçbir zaman yetişemezler. Lakin bu velayet yönü, onun hakikat-i Ahmediye vechesini devam ettiriyor.
Her dönemde onun velayeti altında milyonlarca evliya ve âlim Habib-i Edip Efendimizin hakikatinin gölgesinde terakki ediyorlar. O (asm.) bir nevi hayatta gibi onları terbiye etmektedir. Hatta bazı hadis âlimlerinin onunla, manevî âlemde müzakere yapmaları, bu hakikat-i Ahmediyenin devam ettiğinin en zahir bir göstergesidir.
"Risalet" Allah’ın Peygamber Efendimiz (asm)'e vehbi bir inayeti iken -ki bu Hakikat-i Muhammediye ile ifade edilir- velayet de O’nun (asm) Allah’a olan kesbi bir yakınlığıdır ki, bu da Hakikat-ı Ahmediye olarak ifade edilir.
Velayet; insanın kendi kabiliyeti, gayreti, kesbi ve ibadeti ile Allah’a yakınlaşmasını ve O’nun rızasını kazanmasıdır. İnsan, iradesini Allah‘a kul olma yolunda azami olarak kullanırsa, Allah da ona velayet yollarını açar. Bu velayet yollarında az da olsa insan iradesinin payı vardır. İnsan iradesini bu yolda kullanmadığı sürece, Allah ona bu velayet yollarını açmaz.
İnsanlar içinde Allah’ın isim ve sıfatlarına en geniş ve harika bir ayna olan, kullukta ve ubudiyette emsalsiz olan Habib-i Zişan Efendimiz (asm)'dir ki, bu icabete ve icabetteki kuvvete velayet denilir. Bu velayet de nübüvvete bir çekirdek ve mukaddeme olmuştur...
Hülasa:
Hakikat-i Muhammed (asm) ifadesi, Allah tarafından övülmüş demektir ve aynı zamanda Allah’a çok hamd eden manalarına gelir. Peygamber Efendimiz (asm)'in nübüvvet ve risalet yüzünü temsil eden bir isimdir.
Hakikat-i Ahmed (asm) ifadesi ise, Peygamber Efendimiz (asm)'in velayet ve kulluk yüzünü temsil ediyor. Yani Allah katındaki makam ve mevkisine işaret eden bir isimdir.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü