"Halbuki erkeklerin kahramanlıkları mukabelesiz olamıyor; belki yüz cihette mukabele istiyorlar. Hiç olmazsa şan ve şeref istiyorlar." cümlelerini izah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"Şimdi terbiye-i İslâmiyeden ve a'mâl-i uhreviyeden en kıymetli ve en lüzumlu esas, ihlâstır. Bu çeşit şefkatteki kahramanlıkta o hakikî ihlâs bulunuyor. Eğer bu iki nokta o mübarek taifede inkişafa başlasa, daire-i İslâmiyede pek büyük bir saadete medar olur. Halbuki erkeklerin kahramanlıkları mukabelesiz olamıyor; belki yüz cihette mukabele istiyorlar. Hiç olmazsa şan ve şeref istiyorlar."(1)
Üstad Hazretleri burada erkek ile kadının şefkatten gelen ihlasını mukayese ediyor. Kadınların fıtratındaki şefkate ve ondan hâsıl olan samimiyete erkekler yetişemiyor. Bir anne yavrusuna katışıksız, safi ve samimiyetle hizmet eder ve gerekirse onun için canını feda eder. Baba da yavrusuna şefkatlidir, lakin annenin o safi ve katışıksız samimiyetinin derecesine yetişemiyor.
Mesela, baba evladına mal biriktirir, ondan ufak bir hürmetsizlik görse hemen "Ben şöyle yaptım da sen böyle yaptın..." diyerek mukabele hissini sergiler. Ama anne yavrusuna bir şey yaptığı zaman hiçbir mukabele gözetmez, gönlünde ona karşı tam bir samimiyet içindedir.
Bu sebeple toplumda; “annenin değil, babanın bedduası tutar”, diye yaygın bir kanaat vardır. Anne beddua etse de dilde kalır, kalbi asla diline iştirak etmez, ama baba beddua ettiği zaman kalbi diline iştirak edebilir.
Netice olarak, erkek şefkatte ve ihlasta asla kadına yetişemez.
(1) bk. Lem'alar, Yirmi Dördüncü Lem'a.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü