"Hareket harareti, hararet kuvveti, kuvvet cazibeyi zahiren tevlit eder gibi bir âdet-i İlahiye, bir kanun-u Rabbanidir." cümlesini açıklar mısınız?
Değerli Kardeşimiz;
Üstad Hazretleri burada, sebepler noktasında itme ve çekme kuvvetinin nasıl meydana geldiğini izah ediyor. Yani itme ve çekme kuvvetinin zahirî ve maddi sebebini beyan ediyor. Maddenin hareketinden hararet hasıl oluyor, hararetten de kuvvet ve enerji açığa çıkıyor. Bu safahat işin maddi ve sebepler boyutudur.
İşin manevi ve gaybî cephesinde ise; melekler vazifelidir. Allah kâinatta her bir mahluk ya da kanuna bir meleği vekil ve nâzır tayin etmiştir. Yani melekler bu işlerin ve kanunların manevi mümessili ve vekilleridir. Yoksa icat ve yaratma noktasında melekler de diğer mahlukat gibi aciz ve güçsüzdürler. Asıl fail ve iş gören Allah’ın kudret ve kuvvetidir. Diğerleri işin sebep ve bahaneleridir.
Her şeyin zahir, batın ve bir de hakiki boyutu vardır. Madde ve sebepler işin zahir boyutu, onun arkasında duran ve ona vekâlet eden şeyler, işin batın boyutu, hakiki manada tedbir ve tasarrufta bulunan ise; Allah’ın kudret ve kuvvetidir.
İnsan ile sanatı arasında en fazla bir iki perde vardır, oradan da kolayca sanatkâra intikal edilebilir. Yani insanın sanatı basit ve kolay okunabilen bir sanattır.
Lakin Allah’ın sanatı çok yönlü ve hikmetli, bin bir vasfını tanıtır bir mahiyettedir. Allah, sanatının üstünde çok hikmetlerini, çok isim ve sıfatlarının mânâsını göstermek murad ediyor.
Bazı iş ve emirlerin, cemal ve kemaline zahiren muvafık düşmemesi gibi sebeplerden dolayı Cenab-ı Hak, sanatının arkasında tam mânâsı ile tezahür etmiyor. Yani Allah ile sanatı arasına giren bu perdeler, O’nun marifetine bir derece set çekebiliyor. Hatta bazen bu sebepler kalın perdeler olup, tamamen marifete mâni olabiliyor. Bu da sebeplerin hakiki fail olduğu noktasında, insanları ciddi manada yanıltıyor. Hâlbuki kâinatta hiçbir sebep hakiki olarak fail değil münfaildir. Yani üzerinde cereyan eden fiil ve icraatın kabulüne mecburdur.
Allah, kâinatta isim ve sıfatları ile tecelli ederken, mübaşeret ve temastan münezzeh olarak tecelli ediyor. Böyle olunca hararet kudret değildir, onu tedbir ve icat eden kudrettir. Unvandan maksat aynîlik değil; maksada işaret eden bir levhadır.
Mesela; İstanbul’u gösteren levha, İstanbul’un kendisi değil, ona işaret eden bir semboldür. Sıcaklık ve kuvvetler de kudret değil, ona işaret eden birer semboldürler. Üstad'ın ifadeleri, sebeplerin maddi âlemde nasıl bir tertip üstünde cereyan ettiğini göstermeye matuftur. Yoksa Allah’ın kudreti ilk sebep oluyor, sonra sebepler birbirlerini icat ederek gidiyor manasında değildir. Kayyumiyet sırrı ile her sebebin arka cephesinde iş gören ve icat eden; kudret sıfatıdır. Kudret sıfatı, her şeyin hakiki faili ve yaratıcısıdır.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
Zerreden maksat atom değildir. Atomu oluşturan en küçük “elementer parçacıklar” kastedilmektedir. Yani parçalandığında elde edilen yine kendisi olan ve atomun alt parçacıklarının yapı taşı olan parçacıklar, partiküller.
Kainat ilk yaratılış anında saf enerji iken, bir ihtizaz ile, titreşme ile harekat başladı. Harekat ile enerji dalgalanmaları ve değişimleri meydana geldi. Bu dalgalanmalardan madde ve anti-madde doğdu. Bu saniyelerde kainat; madde, anti-madde ve enerjiden ibaret bir nevi köpük gibiydi. Meydana gelen her bir elementer parçacığın kendilerine has Mevlevi misal harekatı vardı. Sonra imtizaç emriyle bu parçacıklar atomu oluşturan alt parçacıkları oluşturmak için bir araya gelmeye (ittifak) ve birleşmeye (ittihad) başladılar. Birleştiklerinde iki hareketten biri, açıkta kalan harekat tekrar enerjiye dönüşüyordu. Bu noktada iki zerrenin hareketinden, açıkta kalan (muallakta kalan) harekattan tekrar enerji meydana gelmektedir. Yani harekat , harareti (enerjiyi) tevlid etmektedir. Bu hadise ile henüz atom meydana gelmemiştir ancak ilk kütle meydana gelmiştir. Kütle, oluştuğunda bazı kuvvetleri ihtiva eder. Bunlardan biri çekim kuvvetidir. (GM1*M2)/ R2 buradaki M, çekim kuvvetini doğruna kütledir.
Dikkat edilse, zerrelerin harekatından, hararet (enerji) ve bundan kütle, kuvvetler, ve ondan da çekim kanunu husule geliyor.
*Her saniye kainatın her yerinde harekat neticesinde tebeddül ve tegayyür devam eder gider. Burada hararetten maksat enerjidir. Örn. Hararet-i ruh, ruhun sıcaklığı manasında değildir. Ruhun dinamizmi, enerjisi manasındadır. (Yine aynı şekilde hararet-i hüzün: hüznün şiddetli olması, hararet-i gariziye: duyguların şiddetli, enerjik olması vs.)
İşte bu hal ile, harekat , harareti yani enerjiyi, enerjiden kütle yani madde meydana geliyor.
*ilk kütle (parçacığın) meydana gelmesinden sonra quarklar, sonra quark grupları (hadronlar), onlardan proton ve nötron ve sonunda atom meydana geliyor.
*Bu konuya bağlantılı eğer bilen bir fizikçi arkadaşımız, higgs parçacığı ve kütlenin oluşumu ve tanımlanması ile ilgili bilgi verir ve bizi aydınlatırsa çok memnun olurum.